internet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
internet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cumartesi, Mart 07, 2009

Lisa Kudrow Vanilla Ice'ın psikiyatrıymış

Bir haber içinde iki beğendiğim sitenin linkini vermek istedim ve mecburen böyle yanıltıcı bir başlık atmak geldi içimden.

Lexus ve Virgin Music markalarının hemen hemen hiç bir ortak yanı yok. Konumlandırmaları, pazarlama hedef kitleleri, marka özleri, rekabetleri, iş alanları, pazarlama hedefleri... hiç ama hiç bir ortak yanları yok. Sanarsınız. Eğer eski kafalı pazarlamacılarsanız.

Malum iletişim artık başka kurallarla yönetiliyor. Sosyal markalar çağındayız. Ve markalar sosyalleşirken sadece kendi gerçekleri ile değil sosyalleştikleri kitlenin gerçekleri ile hareket ediyorlar. Bu kitle markanın hedef kitlesi olarak düşünülmemeli. Kesişim noktaları var ama, bu kitle asıl markanın birlikte görünmek istediği bir kitle. Markanın temsil etmek istediklerini yaşayan bir kitle. Somutlaştırayım en klişe örneklerle; Harley Davidson pazarlama departmanı çulsuz serserileri hedeflemiyor tahmin edersiniz, dünyanın pek çok yerinde 40 yaş üstü kel yapiler hedefte ama marka onlarla birlikte görünmektense, serserilerle sosyalleşmeyi tercih ediyor. Ya da Diet ürünlerin pazarlama hedef kitlesi fidan gibi kızlar değil muhakkak ama şişkolarla birlikte görülmekten de kaçıp duruyorlar. Neden? Çünkü en iyi arkadaşları şişman olan bir zayıflama danışmanına kim güvenir ki?

Neyse. Bir yere konuyu bağlasam iyi olur.

Şuraya bağlayacağım işte.

Lexus da aynı sebeple obez Amerikalılarla sosyalleşmeyip kendi istediği havalı arkadaşları toparlayacağı işbu şapşahane siteyi aktive ediyor. Sitede markayı Oprah'la değil Lisa Kudrow'la biraraya getiriyor. Siteye üye olmak için Lexus sahibi olmak gerekmiyor ama içeriğe bakınca 30larında ve keyifli yaşamayı seven biri değilsen orada takılmayacağın anlaşılıyor. Belli ki aynı kitlede birinin daha gözü var. Başka kim Vanilla Ice'ı, Milli Vanilli'yi hatırlar? Hangi nesil Crazy frog karşısında taş olmuştur? Virgin de sadece üst kalite işlere imza attığından bu siteyi yaratmamış; bu site ile müzik gustosu olanları bir araya getirmeye çalışmıyor. Bilakis zamanında Milli Vanilli'ye inanmış bugün de Lexus'un arkadaşı olduğunu sanacak kadar saf birilerine hitap ediyor.

You talkin' to me?

Pazartesi, Eylül 10, 2007

Hayalgücünün sınırı bal gibi de var

İnsanın hayal gücünün ne kadar sınırlı olduğunu şapşahane, ayna gibi gösteren bir video gördüm newlaunches'da.

İnsanın hayalgücü kafasındaki formatlarla sınırlıdır, o yüzden yaratıcı olmak istiyorsanız ya da etrafınızdakileri daha yaratıcı kılmak gibi bir derdiniz varsa önce bu formatlarla savaşmanız lazım. Yoksa ne kadar ilham verici/alıcı olursanız olun başlangıç noktanızdan çok uzaklaşamazsınız.

Mesela bu 1967 yılından 1999'a bir bakış içeren bir kısa filmde en ilginç nokta, bu akıllı ev sisteminde görülen her fonksiyonun fotoğrafik olması. Tabi ki 1967'de tabi ki kimse "dijital" düşünemiyor ve yazılım diye bir şey yok. Yazı dediğin sadece kağıt üzerinde yaşayabilen bir kavram...

Düşünüyorum da bu bizim de geleceğin haberleşme teknolojilerinde 3 boyutlu projeksiyon teknolojileri düşünmemiz ya da otomobilleri ille ki uçuracak olmamız gibi bir şey aslında. Biz de bugünün kalıpları ile kısıtlı düşünüyoruz, halbuki bugünden biliyoruz ki sanal gerçeklik içinde aslında yüzyüze (başka birinin gerçekliğinde) iletişim kurabilmek ya da sanal seyahat mümkün. Yani aslında şu an bile biri uğraşsa evden hiç çıkmadan işyerindekilerle toplantı yapabileceğimiz, ofise gitmeden işlerimizi aynen yapabileceğimiz, dolayısı ile otomobile binmekten kurtulacağımız bir dünya mümkün.

Ki bunu söylemek için hayalgücünü hiç kullanmana da gerek yok

Cuma, Temmuz 27, 2007

Ananı da al gel

Geçenlerde nette gördüğüm bir vidoyu markayı bilmediğim için anlamlandıramamıştım ama dün NY Times'ın sitesinde konu ile ilgili bir haber görünce işin değerini anlayıverdim.

Restylane bize tanıdık olmayan bir marka. 2004'te lanse edilmiş bir kırışık kapatıcı (bu işlerden hiç anlamam, orijinalini de yazayım da: "hyaluronic acid wrinkle filler"). İlk etapta bu kategoride tek olan ürün rahat rahat hayatına devam ederken, rakip daha dayanıklı bir başka ürünle Restylane'i biraz üzmüş.

Restylane şu an kablolu TV üzerinde TV reklamı yapan bir marka ama şu an rekabette iddiasını artıran bu yatırımı değil. Asıl internet üzerinden yaptığı "Amerika'daki an ateşli anne" kampanyası ve bu kampanyanın internet filmi:


Ürünün hangi yaş grubuna hitap ettiğini tam bilmiyorum ama firma yetkilileri hedef kitlenin orta yaş üzeri anneler olduğunu söylüyor, viral film ve kampanya internet sitesi belli ki bu insanları hedefliyor. Hatta "Hottest mom in America"
sitesine baktığımızda ve büyük hediyelerden birinin 25bin dolarlık burs olduğunu gördüğümüzde, gözlerimiz yaşatıyor ve gerçekten menapoza yakın annelerin üniversite çağındaki çocukları ile birlikte bu kampanyaya dahil olacağını bekliyoruz.

50'nin üzerindeki kadınlara ulaşmak için internetin anlamlı bir mecra olmayışını da çocukları işin içine katarak çözen firmayı ve yetkililerini de bir an fazla fazla takdir ediyoruz

Ta ki...

Ta ki sitede başı çeken anneleri görene kadar. Kadın doğasını kaçırmışız yukarıdaki sevinçlerimizde. Hangi yaş gurubu kadın kendini "en seksi anne" olarak görmek ister? Ya da hangi sıradan evlat "benim annnem seksi"(seks yapıyor bile olabilir) gibi bir iddayı sahiplenir? Cevabı kampanyanın kendisi vermiş ve tabi ki seksapelini kendine ve belli ki bir de kocasına ispatlamaya çalışan nispeten genç anneler dalamış siteyi.. Ortada bir işbirlikçi çocuk mocuk da yok.

İşte size yarışmadan en başta giden ateşli anne:


Neyse 'niyet iyiymiş' diyelim, arada parmakla sayılacak kadar az ileri yaş anneyi cesaretleri için takdir edelim ve geçelim...

Perşembe, Temmuz 19, 2007

Bu fikri kim ilk reklama alet edecek?

Kendi kendime oynadığım bir oyunu şimdi de viral:p üzerinden oynayayım

YouTube'da bu aralar çok popüler bir ev ve el yapımı müzik videosu epey ilgi topluyor.
Uygulama bir reklamcının epeyce dikkatini çekecek nitelikte. Bakalım bu fikirden yola çıkan ilk reklam ne zaman yapılacak?

Bu ilk video


Bu ilk video'nun ardindan yapılan bir nevi 'spoof'u

Cuma, Temmuz 06, 2007

YouTube reklamları

Fresh Creation'da gördüğümde ciddiye almamıştım ama bugün adrants'te de görünce şaka olmadığını düşünmeye başladım.

Dünyayı değiştirecek bir reklam formatı değil ama ilk etapta YouTube'un ne kadar büyüdüğünü ve öenmli olduğunu yüzümüze vurabilecek bir fırsat.

Google, adsense'ten sonra bu yöntemle de kasasını biraz daha dolduracaktır.

Cuma, Haziran 15, 2007

Cuma, Mart 30, 2007

Uykularınız kaçıyor mu?

Ey modası geçmiş reklamcılar, marka yöneticileri, medya planlamacılar, bilgiyi ve sanatı pahalı hale getirmek için uğraşan prodüktörler!
Hepiniz çok korkun, çünkü altınızdaki buz inceliyor. Ya yeni kuralları öğreneceksiniz,
ya da bilenlerle iyi geçinmeyi...

Joost ilk değil, son da olmayacak...

(Joost'un neden önemli olduğunu bile bilmeyenler için; bilgi)

Çarşamba, Mart 21, 2007

Second Life'ı terketmek

AdArena'da rastladığım işbu Kitkat filmi hem iyi bir viral (CGC mi emin değilim)hem de Second Life'a karşı yürütülen "Get a first life" hareketinin de bir destekçisi niteliğinde...

Aylar önce Second Life'a inanmış gibi yapan ve onun peşisıra gidip milyonlar harcayan pazarlamacılar bugün de 180 derece çark etmek sureti ile Second Life'ı bir bir terk ediyorlar.

Şu televizyondaki kötü kırpıp kırpıp yıldız yarattığını sanan yarışmalarda dedikleri gibi: "Şöhret olmak kolay ama bugün seni zirveye çıkaranlar ertesi gün dönüp yüzüne bakmaz. O yüzden yavaş yavaş çıkmalısın merdivenleri" :)

Salı, Mart 20, 2007

Volkswagen'dan dozunda bir marka yerleştirme





Bizde ne ürün yerleştirme ne de marka yerleştirme kültürü pek gelişmiş değil. Hem "bütçelerinin sonuna kadar karşılığını" aldıklarına emin olmak isteyen ürün/marka yöneticileri hem de bütçeleri başka yerlere kaçırmaktan korkan reklam ajansları bu tip iletişim uygulamalarının gelişmesine engel. Ya gözümüze sokuluyor markalar ya da popülerlik adına en anlamsız yerlerde ve üstlik pahalı yerleştirmeler yapılarak markaya zarar veriliyor.

Kısaca olmuyor. Burada spekturumun diğer ucu var. Markayı sadece "anımsatacak" kadar bir yerleştirme yapılmış.

Salı, Şubat 27, 2007

Opet alasını yapıyor desek kim inanır?

















Mini'nin yeni bir reklam amaçlı sitesi var: Hammer and Coop... İş aslında bizim Medina Turgul'un Opet için televizyonda yaptığının aynısı... Reklam filmlerinin yaptığını "webisode"lar yapıyor.

Bizim TV kullanarak yaptığımızı onlar internette yapıyor. Temel nedeni para. Sonuçta Cem Yılmaz pahalı olabilir ama bizde de TV çok ucuz. Doğru. Ama belki de bu tek sebep değildir. Bu mecraya özel yapılan iletişimin de etkin olduğunu düşünüyorlardır. Nitekim Mini bu tip reklam amaçlı sitelerden sık sık tasarlıyor ve iyi bir geri dönüşü olmazsa bu mecraya bu kadar yatırım yapmak yerine kendilerine bir Cem Yılmaz bulurlardı, o kesin.

Özellikle filmlerin prodüksiyon değerleri ve oyunculuklara bakacak olursak hiç de "ucuz" bir mecra buldukarı için seviniyor gibi değiller. Bilakis, bu siteye harcanan para ile bir kaç Cem Yılmaz almak mümkün olabilir. Peki bunda bir "ders" var mı? Bence olmalı.

Bizde kampanyaların birer ana mecrası var, bir de destek mecraları... Ana mecra da genelde TV, çünkü kişi başı erişim maliyeti çok düşük. Entegre iletişimden anladığımız da filme bütçemizin en az %50'sini harcayıp filmin fikrini diğer mecralara taşıyabilmekten ibaret. Bu oto-ana mecra tercihine hiç itirazımız yok diyelim. Ama o destek dediklerimizi doğru kullanıyor muyuz acaba? Onların tek ve öncelikli görevi filmi anımsatmak mı olmalı?

Mini, internet kullanıyor çünkü hedef kitlesi 16-45 erkekler, peki Opet'inki ev kadınları mı? Bilakis Opet daha üst yaş gurubu, çalışan erkekleri hedefliyor. Bu erkeklerin çoğu TV'de internetten çok vakit geçiriyor denilebilir, çünkü henüz kamyon şoförleri YouTube alemine girmediler. Ama çalışan erkeklerin hepsi TV izliyor gibi bir sabit fikir olabilir mi? TV izlemiyorsa da gazeteden reklamımızı görürler denilebilir mi? Böyle bir kampanyada özellikle ilanla film bir olabilir mi? Cem Yılmaz ilanda da komik mi?

Ne Medina Turgul'un kendi sitesinde ne de Opet'in sitesinde bu kampanyanın internet ayağına dair tek bir örnek bulamayacaksınız. Değil bir özel site uygulaması, bir oyun, bir ekran koruyucu ya da bir elektronik kart bile yok. Opet'in sitesinde yer alan elekrtonik kartlarda bile kampanya değil anlamsız manzara görselleri var. Buyrun:













Bu durumda insan dehşete uğruyor. Türkiye'nin en büyük markalarından biri, hele de hedef kitlesi çalışan erkekler olan bir marka, üstelik viral kullanıma son derece uygun bir kampanya yürütüyorken interneti hiç mi kullanmaz? Neden?

Pazartesi, Ocak 29, 2007

YouTube'a rakip olmak zor

Heidies tahmin edildiği üzere 5. gününe pes etti... Konu ile ne alakası var derseniz, var, şöyle ki;

YouTube'un inanılmaz başarısının peşisıra gitmek isteyen ve tüm dünyanın eğlenceli videolarının kendine çekmeye çalışan onlarca site kayboldu gitti ve bu rüzgar esip geçtikten sonra geriye daha da güçlenmiş bir YouTube kaldı. Arada pek çok marka küçük yarışmalar ve girişimlerle müşterilerini videolar yaratmaya, izlemeye yönlendirmeye çalışıp bedbaht oldu ve suçu da viral dünyanın az gelişmişlğine ve "reklamcı zekası"na hazır olmamasına bağladı.

Halbuki insan oğlunun yaratıcılığı ve deneyimleme hızı muazzam. An be an, dünyanın dört bir yanında komik bir şeyler oluyor ve onların da bir kısmı görüntüleniyor. Bunların bir kısmı hala youtube'da ve yüzbinlerce erişim sağlıyorlar, bir kısmı ise biraz daha cesaretlendirilmeyi bekliyor.

Bu rüzgarın tek düşmanı ise bundan fayda sağlamaya çalışan ama eğlence anlayışı kısır markaların yaptığı yaptırdığı işler. İnsanlar bunları yemiyor, takip de etmiyor.

İşte, Heidies de öldü 5 günde.

Uzun süredir gördüğüm ve başarılı olabilecek tek yeni girişim "The fame game". Fame game başarılı olacak çünkü "yarışma" kelimesi büyülü bir kelimedir. Bazılarına o ihtiyaç duydukları cesareti verir, hele ki mütevazi bir ödül de eklenince işin içine insanın korkusu gidiverir. Çünkü bu tam da amatörlere göre bir yarışmadır...

Samimi görünümlü ve mütavezi her iş bu dünyada tutari bu da tutacaktır. Ünlü olmak isteyen ama Heidies'den daha yaratıcı videolar da böyle sitelerde her daim yer bulacaktır...

Fame Game'in en popüleri:
-Bu arada fame game'in en popüler videosunu da bloguma yapıştırmak için yine de YouTube'u kullanmam gerekti, o ayrı-

Cuma, Ocak 26, 2007

Aşık olmak suç mu?

İşte 12" Powerbook'unu seven ama daha fazlasını isteyen bir Apple-sever. Markasını seven viral işine girsin...

Salı, Ocak 23, 2007

Microsoft'u sevebilmemiz mümkün mü?

21. yüzyılla birlikte hepimiz "mac"çi olduk. Windows kullanmaya devam etsek de o kadar kızgındık ki Bill Gates ve onun yarım yamalak teknik çözümlerine...

Özellikle iPod'dan sonra iyice 'ti'ye alır olduk Microsoft'u:

Bizden cesaret alan Apple da rakibini açık açık aşağılamaya başladı:


Ama şimdi bu sayede Microsoft, Xbox dünyası dışında da iyi iletişim yapmayı mı öğrendi ne?

Önce güçlü bir kurumsal imaj kampanyası ile "heey, buraların en büyüğü benim" dedi

















































Sonra Zune Arts gibi şahane bir site ve iletişim platformu yaratıldı:

Ardından Vista için de Clearification yapıldı (sitedeki "episode"ları muhakkak izleyin):

Şimdi de Vanishing Point var. Maalesef bu oyuna Türkiye'den katılmak mümkün değil ama sadece oynamak bile "Microsoft o kadar da aptal değilmiş" dedirtiyor insana. Bir de şu blogdan oyunu nasıl tanıttıklarını ve yaydıklarını okuyun (tabi ki kime tanıttıklarına da dikkat):











































































Ne diyelim... Microsoft iletişimlerinde iyi gitmeye başladı, her gün şu Windows'u kullanmak zorunda olmasam iyi ürünleri olduğunu bile düşünebilirdim...

Heidies ne yapmaya çalışıyor?

Diesel ve Absolute gibi markalar kendi ana web siteleri üzerinden "sürpriz" yapmayı çok seven, sık sık site üzerinde değişiklikler yapan ve hemen hemen tüm iletişim kampanyalarını da internet üzerinen başlatan ve artık bunu alışkanlık haline getiren markalar. Pek çok diğer marka kendi kurumsal kimliklerini etkilemeyecek minisiteler ya da kampanya siteleri yaparken, bu markalar bu dinamizmi de kendi marka kimliklerine entegre etme noktasına geldiler. Ancak elbette bu fazla cesur bir hamle olabilir. Bir yandan internet gibi yaratıcılığa sonsuz açık bir mecrada da bir sonraki adımda ne yapacağını doğru ölçebilmek oldukça zor, öte yandan bu "oyun"lar içinde marka değerlerini kaybetme riski yüksek. Dikkat çekebilmek için bazen markalar garip hatalara düşebiliyor.

Konuşmak için erken ama Diesel böyle bir hata içinde olabilir gibi geldi bana. Diesel.com adresinde bugünden itibaren iki Heidi el koymuş durumda. Güya; ünlü olmak için çok saygı duydukları Diesel'in satış müdürünü kaçıran ve eylemlerini sona erdirmek için Diesel'den çok sağlam talepleri olan iki kızımız bakalım ilerleyen günlerde çok konuşulacaklar mı?

Muhtemelen.

İşin reklam stratejisi boyutu çok basit: iç çamaşırı marka bilinirliğini sağlamak ve Diesel'i bu segmentte güçlendirmek yapılmış ve sık sık ürünleri gösterebildiği için de ürün müdürünün de itiraz edemediği etkili bir kampanya... Ama beni endişelendiren işin zaman boyutu...

Şunu demek istiyorum: Bir kampanya, seks ve şiddet öğelerine bu kadar yakınsa ve çabuk tüketilebilir bir mecra olan internet üzerindeyse ve -daha da fenası- interaktif bir boyutu varsa fazla süremez. "Bu tipler ne zaman sevişecek", "kızlar çocuğa işkence etsinler", "bacaklarını ağdalaması yetmez"... Tüketici yarın ne görmek isteyecek? peki sonra?... Ya içeriğin şiddetini (etkisini) artıracaksınız ya da bir noktada pes edeceksiniz.

Göreceğiz.

Umarım bunların hepsi zekice planlanmıştır ve bu güzel başlangıç bir hüsranla bitmez. Hüsran demem kampanyanın başarısızlığı demek değil, zekasızlığından söz ediyorum. Çünkü bu mecrada, her ne hikmetse, belli bir "hit"i aştığınız noktada herkes sizi takdir ediyor, başarılı bulunuyorsunuz.

Aynı içerikle 10 gün de bekleseler, her yeni günde yizbinlerce yeni insan siteye girer. Milyon hit'e ulaşılır ama marifet bu olmamalı. Asıl marifet içeriğin, yani hikayenin zekice ilerlemesi, takip edilmesi ve iyi bir yere bağlanmasıdır. Neden? Diesel daha cok ürün satsın diye mi?

Hayır, bu mecra da değerini kaybetmesin, bu kadar kolay ve çabuk tüketilmesin diye.

Buyrun size Heidies'in Diesel yöneticilerine seslendiği video:

Pazartesi, Ocak 08, 2007

Advertising Age de kabullendikten sonra....


Yandaki kapagi Adpulp üzerinden gördüğümde şaşırdım. AdAge'in tüketici kaynaklı içeriklerin (consumer generated content) önemini kabullenmesi değil elbet de beni şaşırtan, bunu konvansiyonel ajanslara karşı adlı adınca bir 'tehdit' olarak işaret etmesi.

AdAge'in ilgili makalesinde Mentos-Diet Coke videosunun özellikle Mentos'a yaptığı muhteşem katkıdan dem vurarak işe başlayıp, tüketici kaynaklı içeriklerin kullanıldığı başka örnekler de veriyor.

Çok ilginç ve "yeni" bir makale olmasa da vurgusu itibarı ile tarihi bir önem taşıyabilir. Öyle ya, sektör viral, gerilla, ambient gibi kavramların bir sezonluk bir moda gibi, gelip geçici olmadığını kabullendi. Oh be...

Şimdi kafamdaki soru şu: acaba şimdi 'kaybeden' ajanslar bu kavramlarının neden gelip geçici olmadıklarını analiz etmeye ve bu analiz ışığında bir iletişim reformuna yönelecek mi, yoksa tez elden "consumer generated content" kavramının da içini boşaltacak "urban spam"ler üretmeye mi başlayacak?

Hemen konu ile de ilgisi olduğundan orijinal Mentos deneyi ve onun arkasından hortlayan bir "urban spam" örneği: Pepsi Girl...



Çarşamba, Aralık 27, 2006

Nike+ geldi ve trendleri iyi çalışmış

Evet, hepimiz iyi biliyoruz: viral diye "yeni bi' şi" var. Markalar internetten reklam yapıyor, o reklamlara genelde "başkası yapmış" süsü veriliyor. Öylesi makbul, çünkü, filmler çok profesyonelce olunca çok reklam kokuyor... Halbuki tüketici kaynaklı içerikler (Consumer generated content) daha samimi geliyor insanlara....

Eee?

Nike+ zaten özü modayı yakalamak olan bir ürün. "Ipod ile bi' şi' yapıverelim" akımının en eli yüzü düzgün örneği. Dolayısı ile iletişiminde de en moda, en yeni akımlar takip edilmiş. Tüketici elindenmiş gibi yapan filmler itina ile YouTube'a kakılmış. Alın size tam stratejik planlama departmanlarının isteyeceği türden nike+ viralleri:

(Toplam 5 film var, gerisi YouTube'da)





Müşteriye satılamayacak kadar iyi: Greynautz

Grey Worldwide'ın sevimli karakterleri Greynautz'un video kliplerine YouTube'da rastlamış olabilirsiniz. Aslında tüm klipler özel gün kutlamaları için yapılmış, 21. yüzyıl tebrik kartları niteliğindeler. Ancak karakterlerin ve animasyonun tarzı itibarı ile de muhteşem bir potansiyelleri olduğu kesin. Grey tabi ki böyle bir "tebrik kartı formatı"nı düşünmeden finanse edebilecek güçte bir grup, Türkiye'deki ajansların hiçbiri böyle bir hovadalığa yönelemez. Ama işin daha da kötüsü, bu tip karakterleri senaryolaştırıp müşterilerine de satamaz.

Türkiye'de Çelik ve Vadaa gibi karakterlerden sonra yanlış bir kanı oluştu: karakter yaratmak zor işi, onu yaşatmaksa çok daha zor. Çoğu reklam karakteri önerisi bu yargı ile geri çevriliyor. Bir yanı ile tabi ki bu kitap cümleleri doğru. Ancak öte yandan reklam karakteri ile marka karakterini karıştırmamak lazım. Aptal reklamlar yapmak için milyonlarca dolar harcayacağınıza iyi tasarlanmış ve uygulanmış karakterleri sadece birer "cast" olarak bile görmeniz mümkün. Her animasyon karakter bir marka maskotu, ya da uzun vadeli bir evlilik olmak zorunda değil. Örneğin, eminim Türkiye'de pek çok ürün müdürü Coca Cola'nın "Happiness Factory" filmini, "biz bunca karakteri nasıl yaşatırız" savı ile reddederdi.

Önemli olan, bu karakterlerle ne zaman, nasıl ve neden devam edilip edilmeyeceği kararını vermek. "Focus group"lara göre tüm tüketiciler Coca Cola'nın o karakterlerle yeni filmler yapmalarını ister. Ama Coca Cola'nın "The Coke side of the world" ile daha büyük bir planı var. O yüzden sırf sevimli diye bu karakterleri markalarına yapıştırtmazlar.

Diyeceğim odur ki, kitap cümleleri artık pek işe yaramıyor. Eğer bir markanın tüm iletişimini bir karaktere emanet ederseniz ve tüketici sevdi deyip markanın tüm iletişimini onlara hapsederseniz işiniz zor. Ama nerede ve neden duracağınızı biliyorsanız, bu sonsuz yaratıcılığa imkan tanıyan dünyanın nimetlerini kullanmamak enayilik olur.

Gelelim greynautz'a:







Pazartesi, Aralık 04, 2006

CPB'nin yeni eğlencelikleri

CPB gibi bir ajans viral iletişime bu kadar çok inanıyorsa, herkes inansa iyi olur. Burger King'in Brooke Burke videoları (örnek) ve VW "unpimp my ride" (örnek) gibi çok çarpıcı viral filmlere imza atan Alex Bogusky'nın ajansı, son günlerde Coke Zero ve Haggar ile yine gündemi yönetiyor...

İşte Haggar:








COKE ZERO için yapılan ve Coca Cola company için fazla zeki viral:

Çarşamba, Eylül 20, 2006

Arnet ve Numa Numa

Arnet'in reklam kampanyası "Fun and Free" markanın sadece bir ISP değil sanal ailemin bir parçası olduğunu çok güzel ortaya koyuyor.

Bu Arnet'in kampanyasında yer alan "Numa Numa" reklam filmi:


Bu da internette bir süre viral olarak dolaşan Numa Numa videsounun orijinali:


Kampanyadaki diğer filmlerden örnekler: