İnsanın hayal gücünün ne kadar sınırlı olduğunu şapşahane, ayna gibi gösteren bir video gördüm newlaunches'da.
İnsanın hayalgücü kafasındaki formatlarla sınırlıdır, o yüzden yaratıcı olmak istiyorsanız ya da etrafınızdakileri daha yaratıcı kılmak gibi bir derdiniz varsa önce bu formatlarla savaşmanız lazım. Yoksa ne kadar ilham verici/alıcı olursanız olun başlangıç noktanızdan çok uzaklaşamazsınız.
Mesela bu 1967 yılından 1999'a bir bakış içeren bir kısa filmde en ilginç nokta, bu akıllı ev sisteminde görülen her fonksiyonun fotoğrafik olması. Tabi ki 1967'de tabi ki kimse "dijital" düşünemiyor ve yazılım diye bir şey yok. Yazı dediğin sadece kağıt üzerinde yaşayabilen bir kavram...
Düşünüyorum da bu bizim de geleceğin haberleşme teknolojilerinde 3 boyutlu projeksiyon teknolojileri düşünmemiz ya da otomobilleri ille ki uçuracak olmamız gibi bir şey aslında. Biz de bugünün kalıpları ile kısıtlı düşünüyoruz, halbuki bugünden biliyoruz ki sanal gerçeklik içinde aslında yüzyüze (başka birinin gerçekliğinde) iletişim kurabilmek ya da sanal seyahat mümkün. Yani aslında şu an bile biri uğraşsa evden hiç çıkmadan işyerindekilerle toplantı yapabileceğimiz, ofise gitmeden işlerimizi aynen yapabileceğimiz, dolayısı ile otomobile binmekten kurtulacağımız bir dünya mümkün.
Ki bunu söylemek için hayalgücünü hiç kullanmana da gerek yok
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder