Elbette ki hayır. Ama mecburum bu aralar yazmak istediğim çok şey ama çok az vaktim var. O nedenle sığmak zorunda. Bakalım.
Şimdi önce en kolayından başlayalım. Hayranı olduğum Viral Factory, yine en sevdiği müşterisi Samsung için ilginç bir iş yapmış;
İşin ilginçliği sadece fikrin orijinalliğinden gelmiyor. Filmi izleme tahammülü olmayanlar için özet. Bir balonla uzaya kağıt uçaklar çıkarılıyor, bu uçaklarda Samsung marka hafıza kartları var ve uzayda balondan uçaklar bırakılıyor. Basitçe bu kartların dayanıklılığı ispatlanacak kartların sağ salim dünyanın dört bir yanına sağlam inmesi ile. Dolayısı ile tepenize bir kağıt uçak inerse kalp krizi geçirmeyin.
Ne demiştik... Orijinallik sadece fikirde değil. Orijinallik Viral Factory gibi bir liderin geminin burnunu nereye çevirdiğinde. Diyor ki Viral Factory aslında ¨mış gibiyapan¨internet çabalarından kopun ve gerçek bir şeyler yapın. Devir samimiyet devri.
Devir samimiyet devri demişten TT Arena meselesine geçelim. Tüm stat ıslıkladık, evet, ıslıkladık. Saygısız ve nankör olduğumuzdan değil, bu işin diyetini taşımak istemediğimizden. Kendi vergimiz bize geri döndüğü için minnetkar olamayacağımızdan, bilakis nankör olmadığımızdan ve Özhan Başkan'ın çektiklerini dün gibi hatırladığımızdan. Viral Factory'nin testi gibi gerçekti o tepki ve bir kültürün dayanıklığını göstermek yönündeki ilk iradesiydi. Çabuk söner diyor bazıları ama benim gibiyse tüm futbol severler ve hala mertlik varsa içlerinde bu bazıları için rüzgarın ters dönme anıdır. Göreceğiz.
İşte o samimiyetten son konumuza da bağlanabiliriz. En sevdiğim -tüm zamanlarda- dizi olan Skins'in ABD versiyonu MTV'de yayınlanmaya başlandı. Tam bir hayal kırıklığı. Anidan bir ucuzlama ve paçozluk;
Ancak bu hali ile bile bir anda tepki toplama rekoru kırdı. Hatta bu tepkiler bize bile ulaştı. Pedofili diyor ABD kamuoyu, çünkü onlara gençlerin dünyası hala Glee geliyor. Skins'in masum olduğunu iddia etmeyeceğim ve hatta aşırılıklarını kabul ediyorum ama samimiyetse bu yazının konusu, Skins'i gençlere çok şey öğretecek bir kurgu dizi olarak görüyorum. Dawson's Creek gibi bir psikolojik zorlama olmaksızın yepyeni bir hayal yaşam ve cesaret pompası Skins. Çoluk çocuk izlemese de olur ama şiddet ya da Jack Ass'se alternatif, Skins kadar kralı yok.
İngiliz versiyonu da beşinci sezona başlayacak ve ben hasretle bekliyorum;
Kısadan hisse; ben Galatasaray taraftarının tepkisini, Samsung'un ve Viral Factory'nin internet iletişii anlayışını ve UK versiyonu Skins'i aynı Cesur Yeni Dünya'nın güzel ipuçları sayıp umutlanıyorum.
samsung etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
samsung etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Pazartesi, Ocak 24, 2011
Salı, Ekim 12, 2010
Samsung is the new Toyota!
İddiamın marka imajı ile ilgisi yok. Aslında sadece zihinlerdeki popüler uzak doğu markası kontenjanı ile ilgisi var. 80 ve 90'ların başında Sony'nin, sonra 90 ve 2000'lerde Toyota'nın sahip olduğu kontenjanı şimdi Samsung kullanıyor. Tekrar ediyorum, bunun imajla ilgisi yok, bu Tempra-Vectra-Passat kobi üçlemesi gibi bir ilerleme ya da skala da tanımlamıyor. Sadece popülerlikten söz ediyorum. Yoksa en başarılı uzk doğu markası kimine göre Uniqlo, kimine göre de Nintendo da olabilir.
Ancak zamanında Toyota sayesinde kendi atamın elinden çıkmış gibi öğrendiğim Kaizen mantığı Samsung'da da kendini bulmuş gibi. Bu arada Samsung derken Elektronik kısmından söz ediyorum, yoksa Samsung dediğin çimentodan modaya (en son Ferre'yi aldılar) bir grup.
Kaizen basitçe sürekli ilerlemeye odaklı bir düşünce sistemi. Kaynaklardan okursanız size çok ulvi Zen'e bulanmış bir felsefi bakış gibi gelebilir ama benim sığ dünyamda anlamı çok net: İlk taklit ederek başla, sonra orijinalinden bile iyi/hızlı/ekonomik üretmeye başla (bkz JIT), bunu iyi yapabildiğin zaman ciron muazzam hale gelecek ve ancak o zaman yenilikçiliğe yatırım yap ve hedefini uzağa koy, ancak o zaman sektörün lideri sen olursun...
Neyse uzatmadan... İşte Samsung'un 2020 vizyonu ve Toyotavari (daha öncesinde Sonyvari) şık hedefleri. Sony ve Toyota bir sonraki aşamayı iyi göremedi ama umarım Samsung liderlikten sonra hayat var mı sorusunu daha olumlu cevaplar.
Ancak zamanında Toyota sayesinde kendi atamın elinden çıkmış gibi öğrendiğim Kaizen mantığı Samsung'da da kendini bulmuş gibi. Bu arada Samsung derken Elektronik kısmından söz ediyorum, yoksa Samsung dediğin çimentodan modaya (en son Ferre'yi aldılar) bir grup.
Kaizen basitçe sürekli ilerlemeye odaklı bir düşünce sistemi. Kaynaklardan okursanız size çok ulvi Zen'e bulanmış bir felsefi bakış gibi gelebilir ama benim sığ dünyamda anlamı çok net: İlk taklit ederek başla, sonra orijinalinden bile iyi/hızlı/ekonomik üretmeye başla (bkz JIT), bunu iyi yapabildiğin zaman ciron muazzam hale gelecek ve ancak o zaman yenilikçiliğe yatırım yap ve hedefini uzağa koy, ancak o zaman sektörün lideri sen olursun...
Neyse uzatmadan... İşte Samsung'un 2020 vizyonu ve Toyotavari (daha öncesinde Sonyvari) şık hedefleri. Sony ve Toyota bir sonraki aşamayı iyi göremedi ama umarım Samsung liderlikten sonra hayat var mı sorusunu daha olumlu cevaplar.
Çarşamba, Eylül 29, 2010
GÜNCELLEME 2: Milimetrelerin önemi
Stratejik bir yazı değil bu. Sadece biri Viral Factory, biri W+K'den iki birbirine "fikren" benzer reklam var bu aralar ortalarda. İkisi de çok güzel, ikisi de bana iki eski reklamı hatırlatıyor, sanki onların karması gibi geliyor.
O yüzden bu ikilemler içinde kronolojik olarak gidersek, sanırım ilk olarak PES'in Kaboom'una gitmemiz gerek. Diesel için yapılmış bu reklam, döneminin en parlak işlerinden biriydi.
'Stop motion'a övgü bu noktada başladı.
Sonra bir başka reklam çok konuşuldu. Yine Viral Factory yine Samsung. (Benim Viral factory hayranlığım bu bloga defalarca yansıdı, yine yansıyor, yine yansıyacak. Biliyorum.)
Şimdi gelelim iki yeni filme. İlki hem makro hem de "stop motion" olan Nokia N8 reklamı, gerçekten güzel:
Bu bir W+K işiydi. Diğeri ise yine Viral Factory, yine Samsung. Yeni bir SD kart için yapılmış:
Müthiş bir kurgu, müthiş detaylar, bin kez izlense de "nası' yapmış adamlar yaaa" denesi.
Şimdi kısadan hisse ne? Şu: Viral Factory TV reklamları yapmıyor, adı üstünde viral filmler ve internet reklamları yapıyor. Yani TV, sinema filan değil derdi. Öte yandan W+K'nin yaptığı ise bildiğin agresif model lansmanı iletişimi... Kimin prodüksiyona ya da yayına kaç para ayırdığı önemli değil ama sonuçta bence ikisi arasında sadece milimetreler var. Ne açıdan? Zihniyet açısından.
Dijital'i ucuz görenlere duyurulur, meseleye mecra açısından bakıyorsanız aslında bu ülkede en ucuz mecra TV'dir. Bütünsel bakıyorsanız da ucuz mecra diye bir şey olmaz, ucuz vizyon diye bir şey olur.
GÜNCELLEME: Viral Factory'nin Samsung'un SD kartları için hazırladığı bu filmin yanında bir yeni projesi daha var: Project Space Planes.
GUNCELLEME 2
Coca-Cola da trene atladı
O yüzden bu ikilemler içinde kronolojik olarak gidersek, sanırım ilk olarak PES'in Kaboom'una gitmemiz gerek. Diesel için yapılmış bu reklam, döneminin en parlak işlerinden biriydi.
Kaboom! by PES from DESIGNSPOTTER TV on Vimeo.
'Stop motion'a övgü bu noktada başladı.
Sonra bir başka reklam çok konuşuldu. Yine Viral Factory yine Samsung. (Benim Viral factory hayranlığım bu bloga defalarca yansıdı, yine yansıyor, yine yansıyacak. Biliyorum.)
Şimdi gelelim iki yeni filme. İlki hem makro hem de "stop motion" olan Nokia N8 reklamı, gerçekten güzel:
Bu bir W+K işiydi. Diğeri ise yine Viral Factory, yine Samsung. Yeni bir SD kart için yapılmış:
Müthiş bir kurgu, müthiş detaylar, bin kez izlense de "nası' yapmış adamlar yaaa" denesi.
Şimdi kısadan hisse ne? Şu: Viral Factory TV reklamları yapmıyor, adı üstünde viral filmler ve internet reklamları yapıyor. Yani TV, sinema filan değil derdi. Öte yandan W+K'nin yaptığı ise bildiğin agresif model lansmanı iletişimi... Kimin prodüksiyona ya da yayına kaç para ayırdığı önemli değil ama sonuçta bence ikisi arasında sadece milimetreler var. Ne açıdan? Zihniyet açısından.
Dijital'i ucuz görenlere duyurulur, meseleye mecra açısından bakıyorsanız aslında bu ülkede en ucuz mecra TV'dir. Bütünsel bakıyorsanız da ucuz mecra diye bir şey olmaz, ucuz vizyon diye bir şey olur.
GÜNCELLEME: Viral Factory'nin Samsung'un SD kartları için hazırladığı bu filmin yanında bir yeni projesi daha var: Project Space Planes.
GUNCELLEME 2
Coca-Cola da trene atladı
Etiketler:
kaboom,
nokia,
pes,
samsung,
viral factory,
wieden and kennedy
Salı, Nisan 13, 2010
Samsung'un imajına en büyük katkıyı veren kim?
Samsung'un yıllardır düşük profilli bir marka olarak yaşamasının sorumlularından biri Cheil isimli bir ajans. Güney Kore'de işler nasıl yürüyor bilmem ama Cheil ve Samsung ilişkisi Sütaş-Güzel Sanatlar, Garanti-Serdar Erener (o hangi ajanstaysa o), Okey-*rpm* (başı/sonu sürekli değişmek üzere), Bosch- Altıncı Duyu, vesaire vesaire ilişkilerinden bile güçlü. Hatta o kadar güçlü ki Samsung hangi pazara girerse gitsin Cheil'i yanında götürüyor ya da en azından onları kızdıracak tek adım atmıyor. Şaka maka Cheil bu sayede dünyanın en büyük 16. ajansı olmuş durumda.
Şimdi elbette marka VFM olmak vizyonuna sahip olsa aferin Cheil'e ama marka "ucuz" durmak istemiyor, zaten yapılan iletişimlerin kodlaması ve prodüksiyonları da ucuz marka iletişimi gibi değil. Sadece fazla takipçi (me too), fazla "Samsung giderken Sony çoktan dönüyordu" tadında.
Neyse ki Viral Factory var. Ya Samsung'a ve Cheil'e rağmen muhteşem işler yapıyor, ya da Samsungcular medyayı; havalı olunması gerekenler, geri kafalı duracaklarımız olarak ikiye ayırdılar. Belki de Güney Kore'de şizofreni hoş karşılanan bir hastalıktır da markaları da şizofren yapmak marifettir, bilmiyorum.
Sonuç itibarı ile Samsung kazanmayı sürdürüyor, Cheil sayesinde mi Cheil'e rağmen mi benim kafam basmaz.
Neyse, ünlü milimetrik filmden bu yana her yaptıkları başka güzel:
Bugün de bunu gördüm ve bir kez daha hayranı oldum Viral Factory'nin:
Şimdi elbette marka VFM olmak vizyonuna sahip olsa aferin Cheil'e ama marka "ucuz" durmak istemiyor, zaten yapılan iletişimlerin kodlaması ve prodüksiyonları da ucuz marka iletişimi gibi değil. Sadece fazla takipçi (me too), fazla "Samsung giderken Sony çoktan dönüyordu" tadında.
Neyse ki Viral Factory var. Ya Samsung'a ve Cheil'e rağmen muhteşem işler yapıyor, ya da Samsungcular medyayı; havalı olunması gerekenler, geri kafalı duracaklarımız olarak ikiye ayırdılar. Belki de Güney Kore'de şizofreni hoş karşılanan bir hastalıktır da markaları da şizofren yapmak marifettir, bilmiyorum.
Sonuç itibarı ile Samsung kazanmayı sürdürüyor, Cheil sayesinde mi Cheil'e rağmen mi benim kafam basmaz.
Neyse, ünlü milimetrik filmden bu yana her yaptıkları başka güzel:
Bugün de bunu gördüm ve bir kez daha hayranı oldum Viral Factory'nin:
Perşembe, Haziran 07, 2007
"Sen bi telefon olsan nasıl olurdun?"
Bu yıllar çok-markalılığın (co-branding'in) altın yılları herhal... Önce markalar kendilerini tek bir kavrama zerk edip birer "single-minded" birer pazarlama canavarı oldular, şimdi ise bu tekil kişilikli markalar, başka markalarla biraraya gelip yeni sentezler oluşturuyorlar, baharatlar gibi...
Ancak işin tek boyutu da bu değil, "O yaptı benim de yapmam lazım" güdüsü ile, ya da ulvi 'buzz'ımız "brand-experience"a yatırımı yapmak için, diğer bir deyişle, "Marka evrenim ne kadar derin olursa o kadar iyidir" mantığını takiben markalar başka markalarla sevişir oldular.
Bu eğilimin en bariz uygulamaları cep telefonu pazarında yaşandı. Önce bir, benim hatırlayabildiğim örneklere bakalım:
Samsung & Bang&Olufsen - Serene: Elbette ki telefonun üstünlüğü olarak "ses kalitesi" ve "tasarım" öne çıkıyor

Motorola & Dolce&Gabbana - Razr V3i: Motorola'nın Razr serisinin D&G'laştırılmış hali. Basit bir "mash-up" aslında, ve bu özellik de onun üstünlüğü, çünkü "mash-up" demek "moda" demek :)

LG & Prada: Tabi ki tas-tas-tasarım ve elegans. Zavallı telefonun dokunmatik (touch-screen) ekranı Apple iPhone'un gölgesinde kalsa da bu bir pazarlama yenilgisidir. Tasarım ve teknoloji anlamında bu yenilikte alkışlanması gereken bence LG Prada Phone'dur

Vertu & Ferrari: 360 derece "prestij", bu telefonu ilk gördüğümde aklıma gelen soru şuydu; "Acaba Ferrari'si olmayan insanlar bu telefonu alır mı?" oldu, diğer telefonlarda bunu hissetmedim, çünkü o telefonlar tek başına yakta durabilecek ürünler ama bu Vertu tam bir gösteriş objesi

Sagem & Porsche: Telefon özelliklerini tam bilmiyorum ama bu işte bir hayal kırıklığı olabilir. Malum Porsche'nin aynı zamanda bağımsız bir tasarım grubu var. Porsche Design isimli bu şirket tamamen ticari amaçlı ve otomobil grubundan bağımsız olarak başka markalara tasarım hizmeti veren bir ofis. Elbette o da bir Porsche şirketi olduğundan, Porsche değerlerini %100 paylaşıyor ve tasarım becerisi de tartışılmaz, ama muhtemelen bu telefonun performansı ve özellikleri Sagem imkanları ile sınırlı. Müthiş bir performans telefonu geliyor diye düşünmek doğru olmaz. Özetle bu telefon performasnını değil keskin görünümünü babasından alacaktır.

Hummer (Tasarım: Modelabs, üretici: belirtilmiyor): Bu telefonda şimdilik bir çok-markalılık durumu yok ve şimdilik operasyon bir "merchandising" girişmini andırıyor. Göreceğiz...

Asus & Mercedes - Asus P526: Alman mühendisliği ile Japon/Kore (her neyse) mühendisliğinin tam bir öpüşme noktası. Hem yalın, hem şık, hem de "yüksek donanımlı" bir telefon. Tahminen bu birliktelik dizüstülere de geçecektir... Hadi hayırlısı!

Sony Ericsson (ki zaten kendisi de çok-markalı)ve Nokia bu rüzgarı henüz kullanmadılar. Ayrıca ben özellikle Philips ve Toshiba'dan da bu tür girişimler bekliyorum. Başka ne vardı acaba?
Ancak işin tek boyutu da bu değil, "O yaptı benim de yapmam lazım" güdüsü ile, ya da ulvi 'buzz'ımız "brand-experience"a yatırımı yapmak için, diğer bir deyişle, "Marka evrenim ne kadar derin olursa o kadar iyidir" mantığını takiben markalar başka markalarla sevişir oldular.
Bu eğilimin en bariz uygulamaları cep telefonu pazarında yaşandı. Önce bir, benim hatırlayabildiğim örneklere bakalım:
Samsung & Bang&Olufsen - Serene: Elbette ki telefonun üstünlüğü olarak "ses kalitesi" ve "tasarım" öne çıkıyor

Motorola & Dolce&Gabbana - Razr V3i: Motorola'nın Razr serisinin D&G'laştırılmış hali. Basit bir "mash-up" aslında, ve bu özellik de onun üstünlüğü, çünkü "mash-up" demek "moda" demek :)

LG & Prada: Tabi ki tas-tas-tasarım ve elegans. Zavallı telefonun dokunmatik (touch-screen) ekranı Apple iPhone'un gölgesinde kalsa da bu bir pazarlama yenilgisidir. Tasarım ve teknoloji anlamında bu yenilikte alkışlanması gereken bence LG Prada Phone'dur

Vertu & Ferrari: 360 derece "prestij", bu telefonu ilk gördüğümde aklıma gelen soru şuydu; "Acaba Ferrari'si olmayan insanlar bu telefonu alır mı?" oldu, diğer telefonlarda bunu hissetmedim, çünkü o telefonlar tek başına yakta durabilecek ürünler ama bu Vertu tam bir gösteriş objesi

Sagem & Porsche: Telefon özelliklerini tam bilmiyorum ama bu işte bir hayal kırıklığı olabilir. Malum Porsche'nin aynı zamanda bağımsız bir tasarım grubu var. Porsche Design isimli bu şirket tamamen ticari amaçlı ve otomobil grubundan bağımsız olarak başka markalara tasarım hizmeti veren bir ofis. Elbette o da bir Porsche şirketi olduğundan, Porsche değerlerini %100 paylaşıyor ve tasarım becerisi de tartışılmaz, ama muhtemelen bu telefonun performansı ve özellikleri Sagem imkanları ile sınırlı. Müthiş bir performans telefonu geliyor diye düşünmek doğru olmaz. Özetle bu telefon performasnını değil keskin görünümünü babasından alacaktır.

Hummer (Tasarım: Modelabs, üretici: belirtilmiyor): Bu telefonda şimdilik bir çok-markalılık durumu yok ve şimdilik operasyon bir "merchandising" girişmini andırıyor. Göreceğiz...

Asus & Mercedes - Asus P526: Alman mühendisliği ile Japon/Kore (her neyse) mühendisliğinin tam bir öpüşme noktası. Hem yalın, hem şık, hem de "yüksek donanımlı" bir telefon. Tahminen bu birliktelik dizüstülere de geçecektir... Hadi hayırlısı!

Sony Ericsson (ki zaten kendisi de çok-markalı)ve Nokia bu rüzgarı henüz kullanmadılar. Ayrıca ben özellikle Philips ve Toshiba'dan da bu tür girişimler bekliyorum. Başka ne vardı acaba?
Cuma, Ocak 26, 2007
Run DMC bile bunu 'Spam' olmaktan kurtaramaz...
O kadar kötü.
Viral bir iletişimde bir tek gimik üzerinde bu kadar durmanın; 3 saniyelik bir fikri, bir müzik videosu haline getirmeye çalışmanın pak bir anlamı yok.
Antipatik bir Samsung virali izlemeye buyrun ama sonuna kadar dayanmaya çalışmayın, bir gelişme olmayacak
IT'S FLICKY! - video powered by Metacafe
Viral bir iletişimde bir tek gimik üzerinde bu kadar durmanın; 3 saniyelik bir fikri, bir müzik videosu haline getirmeye çalışmanın pak bir anlamı yok.
Antipatik bir Samsung virali izlemeye buyrun ama sonuna kadar dayanmaya çalışmayın, bir gelişme olmayacak
IT'S FLICKY! - video powered by Metacafe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)