wieden and kennedy etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
wieden and kennedy etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Çarşamba, Eylül 29, 2010

GÜNCELLEME 2: Milimetrelerin önemi

Stratejik bir yazı değil bu. Sadece biri Viral Factory, biri W+K'den iki birbirine "fikren" benzer reklam var bu aralar ortalarda. İkisi de çok güzel, ikisi de bana iki eski reklamı hatırlatıyor, sanki onların karması gibi geliyor.

O yüzden bu ikilemler içinde kronolojik olarak gidersek, sanırım ilk olarak PES'in Kaboom'una gitmemiz gerek. Diesel için yapılmış bu reklam, döneminin en parlak işlerinden biriydi.

Kaboom! by PES from DESIGNSPOTTER TV on Vimeo.


'Stop motion'a övgü bu noktada başladı.

Sonra bir başka reklam çok konuşuldu. Yine Viral Factory yine Samsung. (Benim Viral factory hayranlığım bu bloga defalarca yansıdı, yine yansıyor, yine yansıyacak. Biliyorum.)

Şimdi gelelim iki yeni filme. İlki hem makro hem de "stop motion" olan Nokia N8 reklamı, gerçekten güzel:

Bu bir W+K işiydi. Diğeri ise yine Viral Factory, yine Samsung. Yeni bir SD kart için yapılmış:

Müthiş bir kurgu, müthiş detaylar, bin kez izlense de "nası' yapmış adamlar yaaa" denesi.

Şimdi kısadan hisse ne? Şu: Viral Factory TV reklamları yapmıyor, adı üstünde viral filmler ve internet reklamları yapıyor. Yani TV, sinema filan değil derdi. Öte yandan W+K'nin yaptığı ise bildiğin agresif model lansmanı iletişimi... Kimin prodüksiyona ya da yayına kaç para ayırdığı önemli değil ama sonuçta bence ikisi arasında sadece milimetreler var. Ne açıdan? Zihniyet açısından.

Dijital'i ucuz görenlere duyurulur, meseleye mecra açısından bakıyorsanız aslında bu ülkede en ucuz mecra TV'dir. Bütünsel bakıyorsanız da ucuz mecra diye bir şey olmaz, ucuz vizyon diye bir şey olur.

GÜNCELLEME: Viral Factory'nin Samsung'un SD kartları için hazırladığı bu filmin yanında bir yeni projesi daha var: Project Space Planes.

GUNCELLEME 2
Coca-Cola da trene atladı

Salı, Temmuz 14, 2009

Merakla ve şüpheyle beklediğim film


Art&Copy reklamcılık ve yaratıcılık üzerine bir belgesel film. Sundance'de gösterime giriyormuş. Bu noktada kafamı karıştıran da bu.

Sundance adını duymasam, bizim 2001 krizi sürecimiz aklıma gelir ve Amerika'da da reklam endüstrisinin krizde düşen cirolar nedeni ile bu tip bir belgeseli kendisinin finanse ettiğini gözüm kapalı iddia edebilirim.

Bizde de hala var ya, basın patronları odası ilanı mesela... Aynı mantıkta "Krizde reklam yapın" baskısı.

Ama işte o zaman ne bu ismi koyarlardı, ne de Sundance'ten işe başlarlardı. Yoksa gerçekten iyi bir belgesel mi bizi bekliyor... Hani içinde özeleştiri tohumları da olan, hani şekil değil de içeriği güçlü... Hı?

Bu arada filmde göreceğimiz efsaneler. (bendeki efsanelik sıralarına göre)
Cliff Freeman
George Lois
Jeff Goodby
Rich Silverstein
David Kennedy
Dan Wieden

Daha kimler kimler... Bir Cem Topçuoğlu eksik :P

Cumartesi, Aralık 08, 2007

Bir eli yağda, bir eli balda

Düşünün ki yıllardır Wieden&Kennedy ile çalışıyorsunuz. Bu birliktelikten de ticari başarıların yanısıra sayısız yaratıcı ödül almışsınız, reklamcılık tarihinin en parmak ısırtan başarılarını yakalamşıssınız, her konuda bir numara olmuşsunuz. Sonra o ajanstan iş alır mısınız? Alsanız da başka hangi ajans W&K ile yarışabilir kafanızda?

Bahsolunan marka Nike, geçtiğimiz günlerde koşu ayakkabıları işleri için Crispin ile anlaştı ve CP+B ile ilk kampanyasına da nikeplus ile hemen başladı. Basın ilanı henüz görmedim ama kampanya filmi bu.


Benim gözümde dünyanın bu en pırıltılı ajansları listesinin ilk beşinde yer alan bu iki ajansın Nike üzerinden yapacağı kapışma muazzam olacaktır. Keşke Nike bir iki iş de Goodby'e verse de böylece hangi ekolün daha iyi olduğunu pat diye görebilsek.

Neyse bu oyunun dışında olup izleme keyfi bir tarafa W&K'in bu konuda ne düşündüğünü çok merak ediyorum. Yemedi yedirdi, içmedi içirdi gözbebeği markası Nike'ını arşa taşıdı ama şimdi üzerine gerçekten iddialı bir kuma getirildi.

Bu reklam işinin en sevimsiz yönü de bu. Wieden istese adidas'ın koşu ayakkabılarını alabilir mi ajansa, alamaz... Ama Nike istediğini yapabilir, attı iki ajansı da ortaya şimdi bizim gibiler Wieden mi iyi Crispin mi iyi onu tartışaduracak.

İkisi de iyi, hem de çok iyi. O kadar iyiler ki nike gibi kalite sorunları ayyuka çıkmış bir markayı inatla adidas'ın üzerinde tutabiliyorlar. Nike onların değerini bilir inşallah.

Perşembe, Ağustos 16, 2007

Hondamentalizm dediğin Optimizm değil mi?

Optimizm, Toyota'yı Toyota yapan yapı taşlarından biri. Türkiye ve tüm Avrupa için "Today. Tomorrow. Toyota"; Amerika için "Moving forward" ve F1 için kullanılan "Practice makes perfect" ifadeleri birer reklam sloganından öte markanın optimistik rolünü tanımlar (adidas'in "impossible is nothing"i gibi). Toyota için Toyota Way'den sonra belki de optimizm gelir. Ve işte o optimizmi tüketiye tanımlamak görevi de iletişimindir. Japonya'da zaten kültürel bir birleştirici unsur olan optimizmi taşımak/yansıtmak kolaydır. Amerika'da da bir şekilde iletişim bu görevi büyük başarı ile sürdürmektedir. Ancak Avrupa bu naneyi bir türlü sindirmemektedirler. Tabi bu sindirilmezlikte, felsefe dediğinin hem ağır hem de ciddi olmak zorunda olduğunu düşünen Avrupalı iletişimcilerin de etkisi büyüktür. Uzun lafın özü, Optimizm aynı zamanda Toyota'nın Avrupa başarısı önünde kazık gibi duran bir "sıkıcı"lık heykelidir. O engel de kalkınca muhtemelen Avrupa da Toyota hastası olacaktır. VW ve Ford gibi markaların başı acaip belaya girecektir.

Bunca Toyota reklamı(?) yapmamın bir nedeni birazdan izleyecek olduğunuz Honda reklamlarının aslında ne kadar da Toyota reklamı olduklarını göstermek. Dediğim gibi önünde sonunda optimizm dediğin Japon olmaktan geliyor. Ee, Honda da Japon, onlar optimist değil mi? Elbette öyle. Hatta "Power of dreams" dediğin şeyin özünde de optimizm var. Ve işte bu "power of dreams" fikri de yine Amerika'da Honda'yı Honda yapan iletişim fikri. Bakın bakiim su "optimizm" harikasına:



Ama işte mesele şu ki, Avrupa kıtasına gelince şu optimizmi anlatmak dünyanın en acaip işi oluveriyor. Bir kasvet, bir ulviyet, bir rehavet... Aman aman.

Yine de tabi ki gözünü sevdiğim W+K Londra elbette Toyota'nın Saatchi'sinden cok daha iyi bir performansla biraz daha eli yüzü düzgün, en azından sıkıcı ama dikkat çekici ve anlaşılır bir kampanya yapmış.

Ve karşınızda Honda'nın Avrupalılara optimizm anlattırıp bir anda Toyota'ya dönüşüverdiği an. İşte Hondamentalizm:

Açılış Filmi:


Devam kampanyası:









Bu da neden beni sınav ettiğini anlamayıp sinirlendiğim, sinirlendikçe sıkılıp cevapları uydurduğum, sonra da sıkıldıkça sinirlenip bitirmeye çalıştığım Hondamentalizm testinin yer aldığı sayfa. Uyduruk cevaplarıma rağmen benim bir tutku insanı olduğumu ilan eden(hondamentalizmde tutku, gerçek yaşamdaki saksı kafalı olmak özelliğine denk geliyor olmalı)kabus sayfa da burada:


Valla hayatta başarılar diliyorum hem Honda'ya hem Toyota'ya. Bakalım hangisi biz pesimist, melankolik ve ansiyete sorunu olan Avrupalıları bir anda optimistik yapacak?