cobranding etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cobranding etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Perşembe, Temmuz 09, 2009

Audi'liden piyano dersi verilir

Co-branding döneminin ne zaman nasıl başladığını tam bilmiyorum ama benim hatırladığım ilk "vay be" örnek Mercedes ve Swatch'un çocuğu olan Smart'tır. Ama bence Nike+Apple işbirliği ile ortaya çıkan Nike+ projesi co-branding'in altın çağının zirvesiydi. Bu iki seksi markanın sevişip bir de çocuk doğurması pek çok tüketim aşığını mutlu etti, gözlerini doldurdu. Bu güzel sevişme pek çok ikonik markanın da kısmetini açan bir gelişmeydi. En önemli örnek olarak, Samsung kapı komşusu LG'yle kol kola İtalya'ya gitti, biri Armani'yi öbürü Prada'yı tavladı.

Neyse. Örnek muhtelif. Uzun uzun saymanın alemi yok. Ama orada çok önemli bir ayrım noktası var. Bu birlikteliklerin bazılarında yepyeni ve inovatif bir bebek dünyaya geldi ve bu bebekler kendi kategorilerinin kurallarını altüst etti. Google ve HTC'nin Android'i yaratması gibi. Bugün, bir rivayete göre Nokia dahil, pek çok telefon üreticisi kendi Android modellerini tasarlıyor. Bir nevi Absolut-Red Bull gibi anne ve babasının iyi yanlarını taşıyan lezzetler ortaya çıkıyor bu birlikteliklerde.

Bir kısmı da sadece bir marka iletişimi çerçevesinde değerlendirilebilecek ve bir markanın diğerinin uzmanlığını kendine devşirdiği birliktelikler; Dolce Gabbana-Motorola işbirliği gibi.

Bu co-branding modası en çok tasarım yetenekleri güçlü markalara yaradı ve hepsi kendi tasarım ekibinin üzerinden yepyeni iş alanları yarattı: Philips Design, Porsche Design, Swarovski gibi...

Şimdi bu güzel dönem bence sulandı. Hele ki şu iki örneği görünce ne demek istediğim daha net ortaya çıkacak. Buyrun size Bösendorfer'e ait iki ayrı piyano tasarımı:

Bu Porsche Design'dan:


Bu da Audi Design:


Yani. Dış görünümleri hariç teknik olarak aralarındaki farkları anlayıp takdir edecek birikme sahip değilim ama bana biraz yüzeysel geliyor bu çabalar.

Porsche Design ayakkabıdan trenlere kadar geniş bir yelpaze içinde üretim yapabilen bir stüdyo ama sonuçta bu adı taşıyan her ürün tek bir Porsche algısından güç alıyor ve o algının kaynağı da ayakkabı değil otomobil. Ki keza Audi Design için de bu geçerli. Dolayısı ile bir piyano üreticisinin her ikisi ile de çalışıyor olmasının farklı uzmanlıklarla ilgilenmekle ilgisi pek yoktur bence. Tek bir amaç vardır: İyi bir marka iletişimi yapmak.

İşte bu içeriksiz ama şekilsel iletişimler beni öldürüyor. Mecra ne olursa olsun.

Perşembe, Haziran 07, 2007

"Sen bi telefon olsan nasıl olurdun?"

Bu yıllar çok-markalılığın (co-branding'in) altın yılları herhal... Önce markalar kendilerini tek bir kavrama zerk edip birer "single-minded" birer pazarlama canavarı oldular, şimdi ise bu tekil kişilikli markalar, başka markalarla biraraya gelip yeni sentezler oluşturuyorlar, baharatlar gibi...

Ancak işin tek boyutu da bu değil, "O yaptı benim de yapmam lazım" güdüsü ile, ya da ulvi 'buzz'ımız "brand-experience"a yatırımı yapmak için, diğer bir deyişle, "Marka evrenim ne kadar derin olursa o kadar iyidir" mantığını takiben markalar başka markalarla sevişir oldular.

Bu eğilimin en bariz uygulamaları cep telefonu pazarında yaşandı. Önce bir, benim hatırlayabildiğim örneklere bakalım:

Samsung & Bang&Olufsen - Serene: Elbette ki telefonun üstünlüğü olarak "ses kalitesi" ve "tasarım" öne çıkıyor
















Motorola & Dolce&Gabbana - Razr V3i: Motorola'nın Razr serisinin D&G'laştırılmış hali. Basit bir "mash-up" aslında, ve bu özellik de onun üstünlüğü, çünkü "mash-up" demek "moda" demek :)














LG & Prada: Tabi ki tas-tas-tasarım ve elegans. Zavallı telefonun dokunmatik (touch-screen) ekranı Apple iPhone'un gölgesinde kalsa da bu bir pazarlama yenilgisidir. Tasarım ve teknoloji anlamında bu yenilikte alkışlanması gereken bence LG Prada Phone'dur

















Vertu & Ferrari: 360 derece "prestij", bu telefonu ilk gördüğümde aklıma gelen soru şuydu; "Acaba Ferrari'si olmayan insanlar bu telefonu alır mı?" oldu, diğer telefonlarda bunu hissetmedim, çünkü o telefonlar tek başına yakta durabilecek ürünler ama bu Vertu tam bir gösteriş objesi















Sagem & Porsche: Telefon özelliklerini tam bilmiyorum ama bu işte bir hayal kırıklığı olabilir. Malum Porsche'nin aynı zamanda bağımsız bir tasarım grubu var. Porsche Design isimli bu şirket tamamen ticari amaçlı ve otomobil grubundan bağımsız olarak başka markalara tasarım hizmeti veren bir ofis. Elbette o da bir Porsche şirketi olduğundan, Porsche değerlerini %100 paylaşıyor ve tasarım becerisi de tartışılmaz, ama muhtemelen bu telefonun performansı ve özellikleri Sagem imkanları ile sınırlı. Müthiş bir performans telefonu geliyor diye düşünmek doğru olmaz. Özetle bu telefon performasnını değil keskin görünümünü babasından alacaktır.














Hummer (Tasarım: Modelabs, üretici: belirtilmiyor): Bu telefonda şimdilik bir çok-markalılık durumu yok ve şimdilik operasyon bir "merchandising" girişmini andırıyor. Göreceğiz...



















Asus & Mercedes - Asus P526: Alman mühendisliği ile Japon/Kore (her neyse) mühendisliğinin tam bir öpüşme noktası. Hem yalın, hem şık, hem de "yüksek donanımlı" bir telefon. Tahminen bu birliktelik dizüstülere de geçecektir... Hadi hayırlısı!
















Sony Ericsson (ki zaten kendisi de çok-markalı)ve Nokia bu rüzgarı henüz kullanmadılar. Ayrıca ben özellikle Philips ve Toshiba'dan da bu tür girişimler bekliyorum. Başka ne vardı acaba?