yeni zelanda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yeni zelanda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cumartesi, Şubat 09, 2008

Yeni Zelanda'da neler oluyor?

Brezilya, Londra, Güney Afrika, Bangkok derken benim göndlümde bu ara reklamın kalbi Yeni Zelanda'da atıyor. Sadece iyi değil yeni fikirler artık oralardan geliyor ve Avusturalya bile bu kaynağa yakınlık nedeni ile yıllar sonra iyi reklam yapıyor.

Yeni Zelanda'daki bu çıkışın nedeni nedir bilmiyorum ama bu ara hayranlarıyım. Daha önce de etkilendiğimi söylemiştim, (ikinci defa) bundan sonra da alkışlamayı sürdüreceğim

İşte DDB'den bir loto reklamı:

Perşembe, Kasım 08, 2007

Bu ara

Bu aralar Yeni Zelanda iyice coştu. Bir reklamcılık cenneti kuruldu da oradan haberimiz mi olmadı acaba? Bu bir ay içinde beğendiğim ikinci viral iş, ilkini hatırlatayım... Yollarda otomobilden çok koyunun bulunduğu bu ülkeden şimdi de çok başarılı bir kooperasyonla bir Mini işi çıktı karşıma.

Taraflardan biri otomobil dünyasının en genç markası Mini diğeri ise Auckland'da alternatif bir moda mağazası Stolen Girlfriends Club.

Brief mağazanın adından menkul, tahmin edeceğiniz gibi.

Bu iş bana bu ortak çalışmaların markaları ne kadar sıçratabileceğini gösterdi, ne kadar çok kapı açabileceğini. Bir tek kampanya ve Mini markası sayesinde bir marka daha kendini aklımıza soktu. Bu filmi biraz destekleyecek paran olsa İstanbul'a bir SGC açabilirsin mesela. Öte yandan Mini de fazlası ile sebepleniyor bu işlerden alternatif, cool, genç her şey Mini'nin yanında durmaya çalışıyor, Mini de kılını kıpırdatmadan kendi reklamını elaleme yaptırıyor. (Bu cümlem bana şu kampanyayı da hatırlattı)

Herneyse buyrun önce bir SGC internet sitesini gezin:


Aşağıdan da ucuz ama güzel FCB işini izleyin:

Çarşamba, Ekim 10, 2007

Küçük pazarın büyük cesareti Yeni Zelanda

Aslında pazarın büyüklüğü ile reklam endüstrisinin yaratıcılık seviyesi aslında bir ilişki olduğunu sanmıyorum. Güney Afrika da yaratıcı, Hindistan da, Brezilya da Yeni Zelanda da... Bunların tek ortak noktası bile yok.

Dün gece yine bir Zelanda işi görüp kıskandım, Adfreak pek beğenmemiş ama ben beğendim. Çünkü viral işlerden benim beklentim biraz farklı, ben viral işlerin tek marifetinin entegre kampanya mesajını taşımak olmadığını düşünüyorum. Siz kitlesel mecrada tek bir mesaja odaklanabilirsiniz ama viral dünya sizin marka evreninizi dinamik, zengin ve zeki tutmanızı sağlar. Her viral kampanyanın satışa direkt etki etmesi ya da bir tekil odaklı(single minded) kampanyaya yapıştırılmış olması gerekmez. Viral kampanyalar markanın sizi davet ettiği partiler gibidir, çok eğlenirsiniz. Bazıları unutulmaz, bazıları da unutulur. Marka evreninin ve tavrının içinde olması, marka ile ilgili bir mesaj/duygu/tavır taşıması ve eğlenceli olması yeterlidir.

İşte "Bigger nuts" (çift anlam; daha büyük fıstık/erbezi)kampanyası da böyle. Belli ki pazarda rekabetten ötürü, fıstık boyu önemli bir etkenmiş. Ama Snickers markasının küresel stratejisi gereği kah "snickers satisfies"a kah "feast"e gitmesi, kısaca Snickers'ın tok tutucu ve enerji verici olmasına odaklanması şart. Dolayısı ile adfreak'i üzmek pahasına reklamcı dostlarımız bu viral kampanyayı yapmışlar. Kampanyanın hem fikri hem de uygulanışı keyifli. Reklam kastının ne tür bir tezgah içinde olduğunu baştan bilmemesi kampanyanın izlenirliğini arırıyor. Umarım başarılı olur ve konservatif reklamcılar bir kez daha dunur olur. Oh!

Önce karşınızda mekanizma ve kamera arkası;


Şimdi viral film ve diğer medya uygulamaları: