Cuma, Mayıs 07, 2010

Sular durulunca geriye ne kalacak...

Bir kaç yıldır sürdürdüğüm; "ineraktif yalnız internette yeşermez, sosyal medyaya bir tek mouse'la gidilmez" kodlu, dijitalin uzaydan gelen bir izole yaşam olmadığını ve aslında bütünsel iletişimin değişiyor olduğuna dair düşüncelerimi artık anlatmayı bırakıyorum. Kutlamalar başlasın!

Bu sektörün sığlığından pes ettiğimden değil, elimde benim anlattıklarımın çok daha iyi anlatıldığı acaip rafine bir rapor olduğu için. İşte inandığım ve anlatmaya çalıştığım her şey bu raporun satır aralarında.

Kendini iletişimci adleden herkesin başucunda olması gereken bir rapor. Umarım devamı gelir, Vivaldi Partners'ı yakın takibime alıyorum. Nitekim blogları da inanılmaz kaliteli.

Ve şükürler olsun ki artık aynı şeyleri anlatmaktan kurtarıyorum kendimi.

Çok mu abarttım?... Şöyle söyleyeyim, Gareth Key'in çok yeni bir sunumla aşağıda işaret ettiği gibi bir brif formatını iki yıldır kullanan ve kullandırtan bir planlamacı olarak, inanın sektörün gelmesi gereken yere bu kadar yavaş ilerlemesi beni delirtiyor. O nedenle her adımı ayakta alkışlıyorum. Herkesle paylaşıyorum.


Madem bitti benim sosyal marka nedir anlatma mücadelem, artık biraz bu işin sonrasına bakalım.

Birinci tezim şöyle: şu an kendini çok önemli sanan "dijital ajanslar"ın çoğu sosyal marka kavramının yerleşmesi ile sadece birer uygulamacı haline dönebilir. Yani çoğu kendilerine marka ajansı tarafından verilen bir sosyal marka senaryosunu, geliştirmeye ve üretmeye odaklanacak. Tıpkı bir reklam filmi yönetmeni, bir jingle kompozitörü ya da bir matbaa gibi... Bu da dijital teknoloji ve olanaklara odaklanmalarını ve teknik yeterlik ve buluşçu yönlerini geliştirmelerini sağlayacak. İletişim fikri ve stratejisi onlardan beklenmeyecek, sadece etkili ve kaliteli üretim beklenecek. Kısaca dijital ajanslar artık cin bir internet fikri peşinde koşmayacak kendilerinden istenen sosyal fikri nasıl iki yönlü aktif kılabileceklerine odaklanacaklar, bir sosyal marka kültür yaratmanın ana motorunu tasarlayacaklar. Bu onların da daha çok seveceği bir görev tanımı olacak kanaatimce.

Elbette istisnalar olacaktır. Daha stratejik düşünebilen -Viral factory gibi- yapılar bu prodüksiyon yeteneklerinin yanısıra markaların merkez ajansı da olabilir. Samsung mesela tüm marka stratejilerini Viral Factory ile belirleyip, Cheil ile onun kitlesel mecra uygulamalarını tasarlayabilir. Özetle bir dijital ajans da marka ajansı olabilir. Nitekim bir markanın ana florası da dijitalse, en doğrusu bu olur. Markanın ana stratejilerini ve iletişim fikirlerini doğuran ana ajans dijital disiplinlerden de gelebilir...

Bugünün ikinci tezi daha spekülatif; merkez ajansların reklamveren tarafında yön ve yönlendirme aldıkları bölüm pazarlama bölümü değil ARGE ya da tasarım bölümleri olacak. Pazarlama ve reklam bölümleri entellektüel yaratıcı sürecin parçası olmayacak, takipçisi ve koordinatörü olacaklar ve gitgide küçülecekler. Tek bir ana ajans derken, Enfatico gibi bir saçmalıktan bahsetmiyorum ama marka ile ilgili temel çerçeveyi, ürünün yaratıcılarından aldığı ilhamla şekillendirecek ardından bunun deneyim, kitlesel iletişim, dijital deneyim, birebir iletişim, merchandising, teşhir gibi gibi tüm boyutunu uzmanlaşmış alt birimlere verecek bir stratejik odak olacak marka ajansları. Bu sayede yaptıkları işlerin birebir sorumluluğunu alacak ve performansa bağlı bir kar modeli ile çalışacaklar. Yani şimdiye kadar "edebiyat" seviyesinde kalan "markanın sahibi" olma rolü enstitüleşecek. Gerçekten bir kar ve kader ortaklığı söz konusu olacak. Bu da tabi ki konkur, gizlilik, rekabet etiği gibi konularda elli yıldır düzelmeyen bazı pürüzleri de aşmanın yolu olabilecek.

Arz ederim.

Hiç yorum yok: