Perşembe, Mayıs 06, 2010

1-2-3'ler yaşaaasın Türkler, 4-5-6 Polooonya battı...

Şarkısını bir ben mi hatırlıyorum?.. Gündeminde bıyık şekillerine bağlı kişilik analizi olan yanlız ve güzel ülkemden size bir haber de ben vereyim: Bu yalnızlık bize dayatılan bir kader değil seçilmiş; milliyetçilik de, Türk'ün Türkten başka dostu olmaması edebiyatı da bu yalnızlığı daha köklü bir tercih edilmişlik konumuna itiyor.

Bugünlerde gazetelerde BBC'nin bir araştırmasından bahsedildiğini farketmişsinizdir, Türkiye vatandaşlarının diğer ülkelere karşı ne kadar negatif olduğuna dair ara notlarla. Araştırma bu. Elbette Türk basını yine öznenin biz olduğunu sanarak haber yapmış konuyu. Her şey bizimle ilgili ya, dünyanın bir yerinde uçak düşer "Aman Türk var mı?", deprem olur, "Türkler kahramanca yardım etti"dir manşet, işçiler hak aramak için isyan eder bir ülkede "Türkler mi hedef?"tir... Zırvalık. Bunda da biraz öyle bir durum var aslında, araştırma Türklere bakış değil, Türklerin bakışını içeriyor. O bakış da öyle bizi kahraman filan yapmadığı için yine sümen altı olmuş, medyamın ilgisini çekmemiş, önemli görülmemiş.

Bence çok önemli.

Tüm dünyanın negatif tavır takındığı İranlılar bile bizden daha sevgi dolu dünyaya karşı. Bu bulgu ilginç mi, yoksa her şeye suçlu aramakla beslenen yeni yaşam tarzımızın doğal sonucu mu bunu bilemedim... Neden öfkeliyiz? Vize alamadığımız için mi, aralarına alınmadığımız için mi? Yoksa öfkeli olduğumuz için mi gün be gün daha zorlanıyoruz kendimizi kabul ettirmekte.

Tek bildiğim doğru düzgün bir medyamız olsa, bu raporu aklı başında bir analizle gündeme taşıyıp Fransızların, İngilizlerin, Almanların bize karşı tutumlarını biraz gözden geçirmeleri gerektiğini onlara hissettirebilirdi. Allahın her günü bir Türk kahramanlığı/başarısı aramak gerekmiyor... "Altın Türk intihar etti"... Türklükten başka bir paydası yoktu zaten hiçbirimizle... Tüm Türkler gibi altındı, gerisi önemli değil.

Araştırmaya dönersek, dediğim gibi Türkiye’ye karşı algıyı ölçmüyor, ölçse daha eğlenceli olurdu belki ama, 28 ülke genelinde yapılıyor ve 17 ülkeye karşı algı değişimlerine bakıyor. Ki bu yılın araştırması geçmişe göre ABD’nin Obama etkisi ile sempatisini ne kadar artırdığını ve İran’ın da iyice yalnızlaştığını ortaya koyuyor.


Kendinden başka dostu olmayan dostlarımız için de at gözlüğü modundaki özet şu şekilde:
-Dünya ABD’ye daha pozitif yaklaşmaya başlamışken, bizde ABD nefreti artmayı sürdürüyor. ABD nefretinde dünyanın bir numarası olmuşuz. Negatif algı %63’ten %70’lere çıkmış
-İngiltere’den de en az hazzeden ülke yine biziz, %53’le negatifiz. Fransa’ya karşı da aynı oranla bir numaralı öfke odağıyız. Tüm dünyanın en pozitif olmaya başladığı Almanya’yı bile sevmiyoruz, koca dünyada bir biz sevmiyoruz. Ki malum Almanya ikinci vatan geyikleri de var etrafta.
-Şaka gibi ama %35’le Kanada’ya karşı en negatif ülke yine biziz. Kanada’yı ciddiye aldığımızı bile bilmiyordum, South Park bizi bu kadar etkilemiş olabilir mi?
-Kesin İsrail nefretinde de şampiyonuzdur, diyorsanız yanılıyorsunuz, İrail nefretinde bir tek Mısır bizi geçmiş durumda. Araştırmada tüm müslüman ülkelerin yer almadığını, çoğu Hristiyan 28 ülkede yapıldığını hatırlatayım.
-Ama tabi ki İsrail bizim kendi nefret listemizde %77 nefretle bir numarada, o ayrı.
-Ziyadesi ile Avrupa Birliği’ne karşı da en negatif biziz. Dünya genelinde %53 olan pozitif ortalaması bizde %29 olmuş.
-Japonya ise aralarında en farklı ülke, tabi ki dünyadaki diğer ülkelerden daha yüksek bir oranda nefret duysak da yine de sevenlerle sevmeyenler hemen hemen eşit oranda, biraz daha zorlasak belki bir umut doğar. Belki de %34’lük sevme oranımızı %50’nin üzerine çıkarabilmek için bir Barış Manço daha doğurması lazımdır Türk analarının. Türk anaları ama, kahraman Türk anaları doğurabilir bir Barış Manço ancak.
-Tek iyi haber; Kanada, Çin, Rusya, Almanya ve Fransa gibi bazı ülkelere nefretimiz bu yıl geçen yıla göre biraz azalmış. İstatistiki anlamı var mıdır bilmiyorum ama bir trend işaret ediyor olması umulabilir.

Araştırma Türkiye’de kentli nüfusu temsil eden 15 yaş üzeri 1000 kişiyle yapılmış. Kırsal kesimin daha toleranslı ve daha optimist olmasını umuyorum. Canı yürekten. Yoksa şehirli insanımızın globalleşme macerası belli ki biraz acıklı bir süreç olacak.

Hiç yorum yok: