sosyal marka etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sosyal marka etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Perşembe, Ekim 14, 2010

Basitleştirmek dostum işimiz; basitleştirmek...

Planlamacıları anlamıyorum. Hepsi kendine havalı bir isim arıyor. Planlamacı değil stratejistim diye kastıranlar var mesela: Kanalandırma stratejisti, kontent stratejisti, yayılım stratejisti, sosyal medya stratejisti, yaratıcı stratejist... Ben "yaratıcı stratejist" olarak çalıştım en çok, ama mesela kendimi basitçe ve sadece planlamacı olarak görüyorum ve bunu bilmemne stratejistine indirgemek de istemiyorum. Bunun çok temel bir sebebi var: tüm o alt bölünmelerin zaten temel planlama mantığına aykırı olduğunu ve planlama disiplininin en güzel özelliğini çaldığını düşünüyorum. Bence bir insan sosyal medya stratejisti olamaz, çünkü sosyal medya stratejisi oluşturabilmek için yaratıcı strateji de tasarlayabilmek gerekir, dijital strateji de, içerik stratejisi de... Daha da önemlisi bu sosyal medya stratejistinin konvansiyonel iletişim bilmesi gereklidir, çünkü sosyal medya ile erişilen insanlar ve konvansiyonel medya ile erişilen insanlar maalesef (!) aynı dünyada yaşıyorlar. Aynı sokaklarda dolaşıp gerektiğinda aynı alışveriş merkezine gidiyorlar. Aynı sıklıkla gitmiyorlar belki, aynı sıklıkla internet alışverişi yapmadıkları gibi ama yine de aynı alışveriş merkezine gidiyorlar.

Dolayısı ile eğer sosyal medya stratejisti diye bir şey varsa, ya da kontent stratejisti ya da kanallama stratejisti... Bu insanların tepesine bir planlamacı gerek. Çünkü -bence- planlamacı, kanal ya da içerik ya da mecra ya da yöntem üzerinden düşünmez, problem ve çözüm üzerinden düşünür. Dolayısı ile marketteki görünürlük probleminizi bir viral kampanya kullanarak çözmeyi kurgulayabilecek tek planlamacı/stratejist odur. Eğer iyi bir planlamacınız yoksa hayatınız basitleşmez, karmaşıklaşır.

Öte yandan bence iyi bir ajansta ya da iletişim departmanında herkesin stratejist olması gerekir. Bu bir lüks değil, bir gerekliliktir. Herkes stratejik düşünebilmeli ve strateji kurgulayabilmelidir. Aksi o ajansın ya da departmanın sadece takipçi ve taklitçi olması sonucunu doğurur.

Peki niye böyle bir garip bir isimlendirme dönemindeyiz?

Yirmi yıl önce de "uzmanlaşma" kisvesi altında ajanslarımızı beşe ona böldük. Medyayı ajanstan çıkardık, sonra çizgi altını, medikali, direkt pazarlamayı, sonra dijitali... Şimdi utanmadan yeniden entegre iletişim, 360 filan diyoruz... E hangisi doğruydu? Entegre olmak iyise, başta niye bölündünüz? Cevap basit; kar için dostum, kar için... Medya işlerini kendi içimizde yaparken mecburen avantajlı medya paketlerini size ve sözleşme şartlarında satıyorduk. Şimdi medya ajansımızın bir sürü müşterisi var, istediğine satar. Direkt pazarlama işlerini yaparken hepsini tek müşteri ilişkileri ve yaratıcı ekip yürütüyordu, şimdi ajansı ayırdık, iki ekip için bize ücret ödüyorsunuz, ciro artıyor....

Aynı şeyin devamı bu da "stratejist modası"... Yine bölerek ve böldürerek pastayı büyütmeye çalışıyor reklam dünyası. Bunu reklamverenler yapmıyor, WPP ve Omnicom gibi yapılar yapıyor. Dijital ajanslar alıyorlar, kuruyorlar ve bu "dijital"i kendi içlerinde sindirmeye yanaşmıyorlar. Dolayısı ile onların "uzmanlaşmış" yapılarına karşı "uzman"lar gerekiyor. Reklamveren on sekiz ajansla birden başetmek için ekip büyütmek zorunda kalıyor ve onlar da "uzman"larla iletişim kurabilecek "uzman"lar alıyor.

Sonra ne mi olacak... Bu karambolden sonra sular durulacak ve işleri entegre etmek ve toparlamak işi planlamacılara kalacak. Adları ve pozisyonları ne olursa olsun.

Bu söylediklerimi somutlamak için ikisi birbirinden alakasız gibi görünen iki sunumu sizle paylaşacağım, ki görmüş de olabilirsiniz ama başka bir açıdan bakmanızı rica edeceğim.

Bu sosyal medya stratejistlerinin neden varolduğunun ama aslında varlıklarının ne kadar "taktiksel" olduğunun bir ispatı gibi. Şimdiya kadar yapılmış stratejik sosyal medya hatalarından bir demet. İddiam şu, bu hataların önüne geçmek için bir sosyal medya stratejistine değil iyi bir sosyal medya takip yazılımına ihtiyacınız var. Çünkü burada örneği olan sorunların hiçbiri sosyal medyadan doğmuyor; satış sonrası hizmeti hatalarından, servis hatalarından, hizmet hatalarından doğuyor. Dolayısı ile sosyal medya stratejisi bir çözüm değil, semptomatik tedavi bile değil sadece palyatif çözüm. Halbuki iyi bir sosyal medya takip sistemi ve bu raporları analiz edebilen bir kurumsal iletişim insanı (planlamacı olması gerekmez) aşağıdaki sorunlarda ne yapacağını bilir. Ha, bu sorunları önlemek mi istiyorsunuz, iyi bir planlamacı gerek size (reklamveren tarafında)... Mevcut iş akışlarını, prosedürleri ve hizmet standartlarını bilen ve olası sorunlara karşı önlem alabilecek bir planlamacı. Starteji kelimesini olur olmaz kullanan kurumlar, bu kavramı bir "başedici" olarak görüyor, hayır, strateji bir kriz masası jonglörü değildir, bir sistem optimizatörü, bir basitleyicidir.

Şimdi gelelim ikinci örneğe. Yukarıdaki anlattıklarım ışığında stratejistlerin (?) çabasına bir daha bakın. Sizce aşağıdaki sunumda stratejist bir şeyleri basitleştiriyor mu, yoksa içinden çıkılmaz hale mi getiriyor? Tek bir gerçek var, artık iletişim tek yönlü değil, çift yönlü kurgulanmalı ve bu sektördeki herkes çift yönlü düşünebilmeli. İki yılı aştı, sosyal marka ve iletişim kurgusuna dayalı bir brif formatı kullanıyorum ve haricinde hiçbir "şey stratejisti"ne ihtiyacım yok! Bence sizin de yok. Şimdiden entegre düşünün. Benden söylemesi.

Cuma, Eylül 17, 2010

Pazarlamanın geleceği de iletişimin geleceği de bugünden çok farklı

TED'de yine ilham verici bir sunum izledim:

Biraz işin kavramsal yanını düşünmek için; pazarlama ezberlerine sığınmadan, "sosyal" kavramını "Facebook" terimi sanmadan düşünmek için oldukça anlamlı bir sunum olduğunu düşünüyorum. Hatta dijitalcilerden çok PRcıların izlemesi gereken ve kamuoyu yaratmanın ve algı yönetimininin nereden başladığının özüne dair fikir edinmeyi sağlayan bir konuşma. Bu kadar övdükten sonra, buradan -çok da meslek sırrı ve yeni projeler açık etmeden- nerelere varırız, ona geleyim.
Şimdi formül şu; bu konuşmayı hastası olduğum BBH'in dahisi Jim Carroll'ın işbu makalesi ile birleştirelim. Ne diyor Carroll: dünya reklamları 80'lerin otomobilleri gibi, hepsi birbirine benziyor. İçgörü tapınması sonucunda matematik formüller gelişti ve bunlar yerleşti, halbuki herkes birbirine benzerse yine sıfır noktasına döneriz. Bu dilema yeni değil, yılların meselesi... Yani matematik olanın makul, makul olanın normal, normal olanın sıradan olması ve bu yüzden sıradan olanın hep yaratıcı olanı baskılaması.

İşte bu dilemanın çözümü de yukarıda izlediğiniz video. Parçalar birleşiyor mu bilmiyorum. Ama eğer zaten vasatla araştırma yaparsanız ve vasatın içgörülerinden hareket ederseniz, vasata göre ürün tasarlar ve vasata iletişim yaparsanız aslında bir kulaktan kulağa oyunu oynamış olursunuz, asıl içgörünün yaratıcısı değil üçüncü kuşak taşıyıcısı ile hep zamanı geriden takip edersiniz. "Fikir yaratıcıları" sadece ajanslarda yok, tüketiciler arasında da var. Onlar "atıf yaratıcıları". Onları nasıl bulabileceğinizi video söylüyor.

Onları bulduktan sonra ne yapacağınızı da Caroll söylemiş. İşte.

Pazartesi, Temmuz 05, 2010

Temmuz Güzeli

Sanmayın ki tatildeyim, fişleri çektim... Sadece yavaş yavaş çalışıyorum. Önce Cannes, sonra Bogusky haberi ve en son da kendi memleketimin Kristal Elma'sından sonra buralardan göçsem mi diye düşünüyorum...

Bu yavaş ayın "vasatın en iyisi" meyvesi Temmuz Skylife Business yazım işte bu:

Çarşamba, Haziran 09, 2010

Mayıs hasatı

Geçen ay Skylife Business'ta yayınlanan Crowdsourcing'la ilgili yazım ve marka analiz yöntemi geliştirmek üzere kafa yorduğum Brand Ability sunumu burada...



Yazıda ufak tefek hatalar var, acemilikten diyelim. Sunum da henüz çok ham bir fikir içeriyor ama ne de olsa bir araştırma şirketim olmadığı için kendi başıma geliştirmem mümkün değil, en azından başka bir pencere olsun diye paylaşıyorum.

Cumartesi, Şubat 13, 2010

GÜNCELLEME: Superbowl'un en iyisi...


Direkt trafik hedefleyen onca reklamveren arasında benim favorim Barley Stinsen, o ayrı :)

Promosyon kampanyalarını değerlendirme dışı tutarsak favorim VW PunchDub.

60 saniyelik ve dolayısı ile Contagious'a göre tek yayını $6 milyon maliyetinde olan bu reklam aslında bir sosyal marka kampanyasının bir ayağı. Zaten tohumlamasına önceden başlanan kampanyanın zirve noktası.

Sürekli "sosyal medya modası"nı eleştiren ve sosyal marka fikri yoksa sosyal medya çabasının sadece yüzeysel ve uçucu olacağını iddia eden biri olarak bu kampanyayı sosyal medya değil sosyal marka kampanyası olarak örnek gösteriyorum. Dijitali ana ve tek mecra yapmadan yapılan bir sosyal marka kampanyası VW'ın yaptğı ve kalıcı etkiler bırakmaya namzet -bence- sosyal niteliği yüksek bir kampanya.

Birincisi bu kampanya gerçek bir marka geçmişinden güç alıyor. Yıllarca Vosvoslarla oynanmış "Punch Buggy" oyunun devamı. Dolayısı ile samimi, uyduruk değil hakiki.

İkincisi, kampanya yapay ve gökten düşmüş biçimde Superbowl'da lanse edilmedi ve olması gerektiği gibi önce fikir öndelerinin dikkati çekildi ve onlara "herkeseten önce ben anladım" deme şansı verildi.

Üçüncüsü, VW'ın kendi youtube kanalı, Sluggy Patterson'un karakterinin blogu, twitter ve facebook kullanılarak kitlesel yayından önce altyapısı, hikayesi ve eğlenceli yönü sosyal medyada ortaya konuldu.



Dördüncüsü, yüksek maliyetlerle haftalarca reklam yayınlamak yerine içeriğin gücünün de farkında olan marka Superbowl'un muazzam kitleselliğini kullanmayı seçti.
Beşincisi filmin hemen ardından, marka hemen bir sosyal sorumluluk uzantısı ile kampanyayı kapadı (muhtemelen) ve böylece başladığı gibi "yılların iyilik dolu markası" olarak sahneyi boşalttı.

Kampanyanın yaratıcıları şle ilgili bilgi burada

GÜNCELLEME: Bu yıl da (2011) en iyi Superbowl işinin VW'den geldiği söyleniyor, üç günde sadece YouTube'da on milyon izlenmenin üzerine çıktı. Ben bu tip çocuk sevimliliğine dayalı reklamları pek sevmem, tembel işi gibi gelir.

Ama söyleyeceğim o değil, az önce Fringe'in 3. sezonun 12. bölümünde yani geçen seneki kampanyadan tam bir yıl sonra, aynı oyun ve aynı espri; Walter Bishop mav, bir VW beetle görür ve Peter'ın kolunu yumruklayıverir. Hmm. İlginç.

Çarşamba, Ocak 27, 2010

Alıntı: Steve Slivka&Patrick Berry - Şirketinizin sosyal medyaya hazır olamamasının 10 nedeni

(Elimdeki bir pdf'den bölüm olduğu için copy&paste en pratik çözümdü. Kolaycılığım affoluna)

10. You want to know everything about your consumer. Now.
Answer this – would you like to know everything possible about the
15 people that presently visit your site, or a little bit less about a lot
more people discussing your brand? Social media is like dog food.
Bite-sized chunks over time. Also, if you are going to create your own
community, be prepared to drive to it (more on this later).
POV: Investing in social media requires a leap of faith. It’s about
making your brand relevant within the space versus shoving traffic
down through the purchase funnel. It can be about that, but not until
you’ve shown some value and built some trust. Key performance
indicators lie not in Google Analytics but in social media monitoring
tools like Radian 6 and others. Much can be learned by listening to
organic conversations.
9. Facebook isn’t big enough.
You want to build and own your own branded proprietary social media
network. Congratulations. Starting your own business is an exciting
and challenging gambit.
POV: Be prepared to provide wares for this value exchange
proposition including compelling content, moderation, tips and other
helpful stuff. Car dealers advertise for people to visit their lot. So will
you. Online media drivers, including rich media advertising, Facebook
apps, and other promotions will make your new business a success.
8. You are not staffed for social media.
If social media is your brand interacting with consumers at a micro
level, you better be ready to participate. It goes beyond Tweeting
about spectacular holiday sales. Social community demands
moderation to stimulate discussions, respond to comments and
create an open, genuine dialog with your consumers. Yes, dialog
means talking back. A LOT.
More harm than good can be done by hosting a party, then slipping
out the back door to catch a movie once the guests have arrived.
Content creation within branded networks or mainstream avenues,
including Facebook, requires production time and dollars.
POV: Account for dedicated and motivated additional staffing who can
speak in the appropriate brand voice.
7. Social Media cuts across verticals in your organization.
Can your company draw from resources across the entire company
to respond to customer or PR needs? In real-time? Everyday? That’s
a lot of silos to work across. Don’t count on Bob from accounting or
Jean from legal to help out on conversing to your 18-24 demo.
POV: For real-time social initiatives to succeed, you need an advocate
within your organization that is a key decision maker, and has a
Batphone to key stakeholders. They are the champion for your
content. And you’ll need to pick up that Batphone from time-to-time.
6. Real-time means like – NOW.
Social media requires real-time responses that cannot be forecasted.
If you have a smashing success on your hands then congratulations;
you now have an even worse “predicament.” More people, more
hardware, more analysis, more internal meetings, more funds
requirements. Well – can’t get any worse, right. Guess again. You’ll
now need to do battle with … (#5 below).
POV: You need trained moderators who can speak in a genuine
voice on the brand. “For real” genuinely. It’s okay to post, “I don’t know.” Be for real. Have a conversation with the customer.
5. Procurement will freak.
“You need extra funds approved for what project by when?”
“Aren’t Facebook and Twitter free?”
Chances are if you must expand scope to build on timely conversations your procurement department (tag teaming with legal) might not accelerate this process. Plan accordingly, whatever that means.
POV: Pick up the Batphone for this one.
4. Click to Purchase.
Retailers are happiest when they are selling things. You’ll have a hard time justifying all that social media cash without an omnipresent click-through to purchase.
POV: There’s no need to divert traffic to your site if they can purchase within the social media space.
3. You can’t own the Internet®.
We just knew legal would make another appearance. You’re so excited about owning the
ideas that come from your community that you need to let it foster and grow. Let go of your perceived intellectual property rights in favor of participation and trust. Consider tangible and intangible incentives for compensating community contributors for their ideas.
POV: Conversation comes from the exchange of ideas. Ideas come from people. You cannot own the Internet. Sorry.
2. “Advertising Honesty” is not honesty.
We’re talking “honesty honesty.”
POV: Don’t be afraid of negative dialogue. It’s an opportunity to be responsive and be a good listener. Score points and reinforce brand values with your customers. It’s about people.
1. Be worth it.
Be useful. Be engaging. Be worth their time. You may end up even being helpful.
POV: With all the chatter across the digital spectrum your customers will come back to you if you’re truly helpful. Value exchange.
So what does 2010 hold for social media? Well, the great part is that the industry can pretend to know, but it is truly in the hands of the people. Listen carefully and respond. They will appreciate it and your brand will reap the rewards.