Perşembe, Mart 25, 2010

Greenpeace vs Nestle vakası: Sosyal medyanın da fos çıktığı an mıdır?


Olayı biliyorsunuzdur ama kafanızda toparlamak için Olivier Blanchard'ın iki bölümlük toparlaması okunabilir. (1, 2)

Çok uzun olduklarının farkındayım, hele bir de yorumları da okuyayım hevesine girerseniz delirebilirsiniz. Ancak o toparlamanın en azından başlıklarına ve içeriğine bakmazsanız yazacaklarımız zevzeklik olarak algılamanız mümkün, ki benim için mahsuru yok.

Olayı hiç bilmeyenler için de bir minik özet ben yapayım, eğer konu ilgi çekmiyorsa kaçılsın kurtulunsun. Olay şu, Greenpeace Nestle'nin palmiye yağı tedarik düzeninin yağmur ormanlarına zarar verdiği iddiası ile bir kampanya başlatıyor ve bir internet reklamı çekiyor. Nestle, Grepeace'den bıkmış bir kapitalist beyin olarak durumu çok da kurumsal iletişim maharetleri çözmeye çalışmadan, basitçe bu videonun yayınlanmasını önlüyor, dolayısı ile blogları da sansürlüyor. Tabi, yine konvansiyonel yöntemleri gereği de internet sitelerine bir açıklama da ekleyiveriyor. (Kimsenin okuduğunu sanmıyorum, ben de okumadım zaten). Ancak tabi Nestle'nin bu blog sahiplerine ve Greenpeace'e direkt yanıt vermeden takındığı "polis" tavır, sosyal medyada pek hoş karşılanmıyor ve kendi mecrasından protesto imkanı ortadan kalkan dijital insanlar soluğu Nestle'nin Facebook sayfasında alıyorlar. Yapılan protestolar Nestle tarafından çok "amatör" hatalarla yönetiliyor ve dolayısı ile palmiye yağı tartışmasının uydusu olan bir ikinci tartışma türüyor: "Nestle gibi koskoca bir kurum sosyal medya yönetimi dahi yapamıyor mu?". Malum sosyal medya da %90'ı sosyal medyadan para kazanan ya da para kazanmayı uman sosyal medya "azmanları" tarafından manipüle edilebilir bir alan olduğu için, bu ikinci ranta açık tartışma ilkinin önüne geçmeye başlıyor. Greenpeace ve Nestle'nin "sosyal medya stratejileri" ve aksiyonları tartışılageliyor. Çünkü bir kısım yaratılan gürültünün ve bundan sonra alınacak aksiyonlarla artacak kamuoyu baskısının bir başarı olduğu görüşünde, diğer kısım ise bu gürültünün sonucunda Nestle'nin ne satış kaybettiğini ne de hisse değerlerinin düştüğünü, dolayısı ile de bu sosyal medya gürültüsünün işe yaramaz olduğunu söylüyor...

Benim bu iletişim tartışmasının insanlık tartışmasının önüne geçebilir olması konusunda bir rahatsızlığım var. Hoş ben de o eleştirdiğim %90'lık kapalı devre içindeyim, o yüzden baktığım açıdan işin bu boyutunu daha yoğun görüyorum. Aslında basit bir görünürlük göstergesi olarak Google araması yaparsanız Nestle, Greenpeace, Crisis kelimelerini aradığınızda 637 bin, Nestle, Facebook, Crisis aradığınızda ise 263 bin sonuç alırsınız. Ama bu fark bile beni rahatlatmıyor.

Şimdi tartışılması gereken mesele üç boyutlu demek ki:
1. Greenpeace dünya için iyi bir iş yapıyor diyebilir miyiz?
2. Greenpeace iyi bir iletişim yapıyor diyebilir miyiz?
3. İyi bir iş yapmak mı, iyi iletişim yapmak mı daha önemli?

Üçüncü boyuttan başlıyorum. Bu erdemli ve tek bir doğru cevabı olan bir soru. Ancak bu erdemli ve tek cevabın arkasında durmak gerek. İnternet insanları bunun arkasında duruyor, Nestle'nin Facebook sayfasına yazılanlar basit "seeding" çabaları değil, ancak işte işin "sosyal medya tartışmaları" dünyasına baktığımda bu erdemi göremiyorum. Bu tartışmalara kazaran giren çevre aktivistlerinin iyi niyetli yorumları ise içimi sızlattı. Ne kadar mutant ve ne kadar ruhsuz kapitalistlerle çevrili olduğumu farkettim. Sosyal medya, biz iğrenç iletişimciler ve fırsatçılar tarafından öldürülecek. Eğer kendimize çekidüzen vermezsek.

İşin iletişimle ilgili tartışmalarını da kısa keseceğim. Greenpeace başarılıdır, çünkü Greenpeace'in amacı tüketim artırmak olamaz, amaç bilinç artırmak. Dolayısı ile 236bin girişin yağmur ormanlarında olanlardan değil Nestle'nin Facebook yönetememesindan bahsetmesi de Nestle'ye olumsuzluk ve "kötülük" etfedilmesini destekler. Ahlaklı ve normal insanlar doğayı katlettiği için Nestle'yi sevmez, sosyal medya azmanları ise Facebook'u bile yönetemediği ve yönetmesi için kendilerini işe almayı düşünemediği için...

Birinci konuya gelince, cevabı bilmiyorum ama hissediyorum. Bilecek kadar donanımlı değilim ve dediğim gibi Nestle'nin savunmasını dahi okumadım. Neden okumadım? Çünkü cevap basit: İnsanlarla dialog kurmayı bile beceremeyen bir kurum, insanları düşünüyor olamaz. Bu söylediğimi Nestle'nin Facebook rezaletine dayandırarak söylemiyorum. Daha ilk anda Greenpeace filmini engellemeye çalışmasından söz ediyorum. Bunun sosyal medya ya da dijitalle hiç ilgisi yok, sadece kurumsal iletişime bakışla ilgisi var. Zorba olmakla ilgisi var.

Dolayısı ile kişisel olarak; ne iyi bir sosyal medya yönetimi olmadığı için ne de yağmur ormanlarına zarar vermekle itham edildiği için değil, sadece kendisine yöneltilen suça hala iyi ve anlaşılır bir cevap vermeye lütfetmediği için Ülker yerim daha iyi.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Greenpeace kampanyayı ıkı gun once kazandı : )