Daha önce övdüğüm GS'ın iletişim nosyonu kazanması iddiamın tam tersini Ali Saydam bey Marketing Turkiye'de yazmış. Sağolsun Ege söyledi de okudum. Kendi adıma onun gibi "camia" içinden biri değilim, arkadaşlarla yemeklerde "Adnan", "Yiğit" dedikoduları yapmıyoruz. Dolayısı ile resesyondan ve yaz tatilinden fazlaca boşluğua düşmüş, nasıl vakit geçireceğini bilemeyen liseli patron abilerimizin ne düşündüğünü bilmiyorum. Zerre de ilgilenmiyorum. Ama koskoca ve saygı duyulası bir iletişimcinin ve bir Galatasaraylının böyle bir yazı yerine 2288 projesi üzerine bir yazısını okumayı tercih ederdim. Çünkü benim bildiğim ilk entegre sportif marka kampanyası bu. Bir yandan meraklandırıcı (teaser) lansman süreci, diğer yandan satışa sunulan mor formalar, gayet yeterli (iyi demiyorum) bir internet sitesi... Bunu "Adnan" mı yaptırmış ola?
Bana soracak olursanız, ben Yiğit Şardan'ın çok bile burnunu soktuğunu düşünüyorum klübe. Sadece iletişimi yönetsin, proje üretsin... Basın toplantılarına çıkıp futbol konusunda caka satmasın, GS'ın yüzü olmasın istiyorum. Naçizane.
Bildiğim kadarı ile zaten ajans işlerinden oldukça uzaklaşmış ve enerjisini GS'a kanalize etmiş. Belki de hırsından ötürü bizim bilmediğimiz büyük "cinlik"ler peşindedir ve yönetim bunlara direnç gösteriyordur. (Ki etsinler. Lütfen. Onun cinlikleri meşhurdur.) Belki o yüzden Ali Bey'in kulağına serzenişleri uzanmıştır. E onlar da aynı sektörün iki devi, dayanışmaları normal...
Doğrudur. GS'ın markalı ürün satışları FB'den kötüdür. Kombine satışları ve hat satışları da. Ancak bunun sebebi "kötü yönetim ve Yiğit Şardan'ın ipleri eline alamaması" değildir. Yine de bir cücük olarak profesyonel Ali Saydam Bey'in yazamayacağı şekilde, yapıcı bir iki bedava görüşle bu sorunlara değineyim.
1. Statın yok. Kombinen tabi ki FB'yi yakalayamaz.
2. Hırsın yok. FB taraftarı başarıya aç, aç insan yemeğe saldırır. GS taraftarı tok. Onları hırslandıracak, markayla aşklarını tutkulu sürdürmelerini sağlayacak havuçlara ihtiyaçları var. 2288 bu anlamda çok zekice ve iyi bir iş. Bir "gurur hikayesi" (pride of ownership) yaratan, son derece stratejik bir proje. Düşünenin alnından öperim. Nitekim mor forman satıyor mu satıyor. Niye sattığını iyi analiz et, o formayı giyenlerin ne dediklerini dinle. "Rakipleri de böyle morartıcaz" içgörüsünü anla.
3. Tasarım değerin yok. Fenerium öyle ya da böyle daha yaratıcı ve yenilikçi bir yapı. Kendimi bildim bileli GSStore gezdikçe sıkılırım. Senin taraftarını anlayan bir tasarım ekibin yok. Otur bir araştırma yap. Karbon kopya gibi üç takımda da aynı ürünler satılmasın. Atıyorum, özel bir ayakkabı yap ama Maclaren'le yap. Madem Türkiye'nin en "aristokrat" klübüsün, premium bir şeyler yap.
4. Şu fakir algısını yok et. Formam satmıyor, statım bitmiyor, futbolcum para almıyor mevzuunu taraftarına yansıtma. Onların "Bu klübü ben mi taşıyacağım" demesine engel ol. Çünkü bu düşünce onların alışveriş keyfini bozar, istedikleri için değil yardım amaçlı alışveriş yapma alışkanlığı uzun vadede satışları mahveder. İnsan kendinden üstüne hayranlık duyar, aciz marka duruşu geçici bir taktik olarak işe yarar ama strateji olamaz.
5. Demokrasi anlayışını yansıt. FB gibi bir diktatör, BJK gibi bir prens tarafından yönetilmeyen, demokrasi alışkanlıkları en güçlü klüpsün. Diyarbakır'ın da İstanbul kadar gözbebeğisin. Bunun anlamını iyi analiz et. Işık ol.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder