Çarşamba, Haziran 17, 2009

Futbol iletişimi

Koyu GSlıyım. Bu da tarafsız bir metin olmayacak. Baştan söyleyeyim.

İki senedir GS'ın sessiz bir iletişim devrimi yaptığını düşünüyorum. Bu, yönetime Yiğit Şardan isminin katılması ile direkt ilintili. Yanlış anlaşılmasın, YŞ'ın bir iletişim dehası olduğunu söylemiyorum ama bir nosyonu olması bile GS markasının daha sağlıklı iletişim yapan bir marka olmasına yetti ve rakiplerinden bu alanda farklılaşmaya başladı.

Pek çok -sportif olarak nafile ama iletişim açısından önemli- adım attı klüp. "Çıldırın" marşından, Işıl Alben personasına; Rijkaard harekatından, Kewell PR'larına... Diğer klüplerin aklına bile gelmeyecek ince stratejiler bunlar.
Çünkü diğer klüplerde kültürü taraftar yaratıyor ama GS'da artık kültürün kemendi yönetimde.

Tüm kararlarda artık "global liderlik" vizyonu da aktif biçimde değerlendirmeyi etiliyor. Niye Kewell mesela, tek özelliği iyi futbolu mu? Hayır. Kewell'ın Avusturalya'ya her gidişinde yaptığı söyleşiler ve o kıtadaki etkisi önemsenmedi mi dersiniz... Hiç sanmıyorum. Şu reklam size kewell'ın GS için rolü konusunda bir fikir verecektir:


Diğer klüpler birbirine girerken, aldıkları yapancıların suratına tükürülmeden göndermezken ve başkanları jetleri, egoları ile taraftarın üzerine üzerine yürürken GS yönetimi bu kez karmaşadan ve kavgadan uzak. Artık daha mütevazi, daha profesyonel, daha az kendini haklı çıkarma gayretinde, daha başarıyı paylaşan hatayı kabullenen bir tavırda. Özetle, çok daha "akıl"cı. Hata yapmıyorlar mı? Gırla... Mesela federasyon kavgası da bir iletişim taktiği dahilindeydi ama ters tepti. Ama strateji bundan etkilenmedi ve günün sonunda lig alkışlanarak bitirildi.

Sonuçta çok büyük skandallara yol açabilecek stat inşaatı bile artık gündemden düşüyor, kimse Cevat Güler'e kıydılar diye klüp taşlamıyor. Bir obamavari optimizm sardı GS camiasını, herkes güveniyor, herkes umutlanıyor...

Bu iletişim açısından çok ciddi bir başarı. Hele ki ROI açısından tam Effie'lik :)

Sportif başarısı ve Fulya projesi ile şahlaması gereken Beşiktaş hala Fenerbahçe'nin öfkesinde yaşıyor. Fenerbahçe'nin tek sermayesi taraftar inadı zaten. Taraftar güveninden değil inadından yönetimi sırtamayı ve tolare etmeyi sürdürüyor. Ama öte yanda en borçluları, ligi en geride kapayanları, en küçük statlıları ha babam gülümsüyor.

Bu Rijkaard hamlesi ile sadece iyi bir teknik ekip değil Uefa nezdinde de müthiş bir kredibilite satın almış klüp, bir aksilik olmazsa bir kaç sene içinde yine finansal olarak da liderliği kapacaktır.

Bu arada ingilizce Wikipedia'da Türk takımlarının sayfalarına birer birer bakın derim. Yıllar öncesinden kurum kültürünü egoların önüne koyabilmiş olmanın ve "tutku" değil vizyon peşinden gitmenin getirisi orada daha net görülüyor.

Tüm diğer klüplere saygım sonsuz ama demek ki "okul" olunca "ekol" de oluyorsun ister istemez. Liseli değilim ama lisenin kültür için ne kadar önemli olduğunu kabullenenlerdenim.

Hiç yorum yok: