Pazar, Nisan 20, 2008

Bindiğin dalı kesmek

Elbette kurumsal vatandaşlık projelerinin iletişimi kendi içinde bir acaip. Yapılan karşılıksız (?) yardımın bağır çağır reklamını yapmak, hele ki yapılan yardımdan daha fazlasını reklamın prodüksiyonuna ve yayınına harcamak pek iyi niyetli görünmeyebilir. Öte yandan reklamın özendirmesi ile toplumsal bir bilinç oluşuyorsa, reklam sorunun ilelebet çözümüne katkı sağlıyorsa o zaman da o reklamverenin elini ömek lazım.

Bu CSR iletişimlerini başka bir gözle değerlendirmek gerek artık. Bence ya yapılan yardım meblağından daha fazlasını iletişime yatırmak yasak olmalı ya da iletişimde reklamverenin sadece toplumsal harekete odaklanması, sadece bir küçük markalama ile (endorsment) yetinmesi kural olmalı.

Yoksa ne mi olur?... Ayıpların bini bir para olur. Mesela aşağıdaki iki kampanya da "biz reklam prodüksiyonuna vereceğimiz parayla yardım yaptık" diyor... Peki ya yayın parası? Peki bundan böyle bu markalar bir daha prodüksiyona para vermeyecek mi? Peki prodüksiyona para vermak ayıp mı yani? Sorular uzar gider... Ama iki kampanya arasında çok önemli bir fark var bence.

Bu kampanyaların sizce hangisi projeye, amaca hizmet ediyor, hangisi reklamı yapan markaya? Bir de reklamları izledikten sonra sadece mekanizmaları karşılaştırın. Hangisinin aslında daha 'çıkarcı' durduğunu. Reklam insanı rezil de eder vezir de diyerek bitirmek isterim bu akşamı :)





Hiç yorum yok: