Pazar, Ekim 14, 2007

Aile otomobili mi, spor otomobil mi?

Bu soru otomobil dünyasının yeni yeni sordurmaya başladığı bir soru. Bundan on-on beş yıl öncesine kadar spor otomobiller ya zenginlerin hobi otomobili (tek otomobili değil) ya çapkın bekarların erk sembolü ya da andropoz dönemi oyuncağı olarak pazarlanırdı. Kimsenin aklında Porsche mi, Volvo mu gibi soru olamazdı, ikisi birbirinden ay ve güneş kadar farklıydı. Sürüş keyfi ve hız isteyen Volvo, konfor ve iç hacim isteyen de Porsche'den uzak dururdu. Ancak yıllar içinde yeni motor teknolojileri sayesinde artık hız ve konfor birarada bulunabiliyor. Artık otoyollarda sol şeritten tüm hızı ile tozu dumana katan bir Porsche de olabilir, bir Volvo da...

Doğal olarak da artık insanların aklında spor mu aile otomobili mi gibi bir soru yok, soru, şehir içi mi otoyol mu haline geldi.

Bu durumdan en zararlı çıkacak olanlar da spor otomobilciler, çünkü otoyolda sürüş zevki için artık yeri öpen bir çift kapıya ihtiyacınız yok, hantal görünümlü pek çok otomobil hem artık çok daha atik hem de sizin spor otomobilinizen daha konforlu.

Şehir içi desen, iki gruba kaldı: B ve B- sınıfı küçük otomobiller ve dizeller.

İşte bu yüzdendir ki Porsche Cayenne'i yaptı, Aston Martin sedan peşinde, BMW ve Mercedes ve hatta Alfa Romeo şehir içi otomobiller pazarlıyor.

Bu gelişmeler nihayetinde iletişime de yansıdı ve bir yandan spor modeller kendi ruhlarını korumaya ve 5 kapılı otomobillere pay kaptırmamaya çalışırken, diğer yandan da güçlü ve iri olanlar sporlara saldırıyor.

İşte bu garip çekişmenin iki örneği arka arkaya. Mazda MX-5 ve Volvo XC 70.


Hiç yorum yok: