Cumartesi, Mart 01, 2008

30 saniye bitti derken?

Malum 30", 25" ve 15" formatları ABD'deki muazzam medya fiyatları nedeni ile doğmuş bir zorunluluktu. Yıllardır Türk reklamverenlerin yanlış anlaması sayesinde marifet sayıldı. Reklamveren tarafından "Bakın ABD'de 30 saniye içinde her şeyi ne güzel anlatıyorlar" şeklinde muştulanan Türk Reklamcısı da rekabet nedeni ile düşük direnci ile bu talebi haklı saydı. Sonra da ABD'li meslektaşlarından farklı olarak '3 mesajı birden verebilmek için durmaksızın konuşan D/S' eşliğinde zorlasan 35 saniyede bitebilir senaryomsular yazdı. Bu senaryomsular Türk ve Ecnebi yönetmenler tarafından bir yandan dış sesi ihmal edilerek reklama benzetilmeye çalışılırken, bir yandan da 'hazır iyi bütçeyle iyi bir DOP bulduk' düşüncesi ve show-reel kaygısı ile en az 45 saniyeye bağlanabildi. Reklamverenin bu durumda talebi de otomatikti; "bir de 20" versiyon yapalım, dönüşümlü kullanırız"... Dolayısı ile tüketicinin TV'de gördüğü şu oldu: 20 saniye boyunca susmadan konuşan bir dış ses arkasında onun dediklerine yetişmeye çalışan bir sürü güzel renkli plan.

Şimdi ABD'de her şey internet de önemli ve reklamverenler internete özel ama buna rağmen yüksek prodüksiyon değeri taşıyan uzuuun filmer yapabiliyor. Bizse henüz "Bari 30 saniyede tek bir mesaja müşteriyi ikna edelim" noktasında. Hala tatsız bir rekabetin zaaflarıyla...

Buyrun. Asla TV'ye parası olmayacak bir marka -Lakai-, sadece internet için gidip Spike Jonze'a para veriyor ve neredeyse 5 dakikalık bu filmi yapıyor:

Kaç mesaj var filmde ve dış sesin ağırlığı ne dersiniz?

'Küçük marka cesareti' deyin geçin, moral bozmaya değmez

Hiç yorum yok: