Cumartesi, Aralık 08, 2007

Bir eli yağda, bir eli balda

Düşünün ki yıllardır Wieden&Kennedy ile çalışıyorsunuz. Bu birliktelikten de ticari başarıların yanısıra sayısız yaratıcı ödül almışsınız, reklamcılık tarihinin en parmak ısırtan başarılarını yakalamşıssınız, her konuda bir numara olmuşsunuz. Sonra o ajanstan iş alır mısınız? Alsanız da başka hangi ajans W&K ile yarışabilir kafanızda?

Bahsolunan marka Nike, geçtiğimiz günlerde koşu ayakkabıları işleri için Crispin ile anlaştı ve CP+B ile ilk kampanyasına da nikeplus ile hemen başladı. Basın ilanı henüz görmedim ama kampanya filmi bu.


Benim gözümde dünyanın bu en pırıltılı ajansları listesinin ilk beşinde yer alan bu iki ajansın Nike üzerinden yapacağı kapışma muazzam olacaktır. Keşke Nike bir iki iş de Goodby'e verse de böylece hangi ekolün daha iyi olduğunu pat diye görebilsek.

Neyse bu oyunun dışında olup izleme keyfi bir tarafa W&K'in bu konuda ne düşündüğünü çok merak ediyorum. Yemedi yedirdi, içmedi içirdi gözbebeği markası Nike'ını arşa taşıdı ama şimdi üzerine gerçekten iddialı bir kuma getirildi.

Bu reklam işinin en sevimsiz yönü de bu. Wieden istese adidas'ın koşu ayakkabılarını alabilir mi ajansa, alamaz... Ama Nike istediğini yapabilir, attı iki ajansı da ortaya şimdi bizim gibiler Wieden mi iyi Crispin mi iyi onu tartışaduracak.

İkisi de iyi, hem de çok iyi. O kadar iyiler ki nike gibi kalite sorunları ayyuka çıkmış bir markayı inatla adidas'ın üzerinde tutabiliyorlar. Nike onların değerini bilir inşallah.

Perşembe, Aralık 06, 2007

Şak Şak Şak!


Doğrusu o ki, rabarba sonunda gözüme girdi.

Daha önce -bence iş ahlakı sınırlarında dolaşan- formamigeriver.com sitesi ile bir şekilde lanse edilen rabarba daha önceki işleri ile benim gözümde çok da iddialı değildi.

Hem yaptığı işlerin daha önce defalarca yapılmış fikirler olması, yeni bir şey ortaya konamamış olması, hem de Alamet-i Farika'nın altında, "bizim ufaklık" duruşu beni rahatsız ediyordu. İyi bi interkatif ajans bir reklam ajansının astı olmamalı bence.

Sonra 'tarife yumurtlayan tavuk'la fikrim değişir gibi oldu. Çünkü ilk kez Türkiye'de bu sektörde internetin yan değil ana mecra olarak kullanıldığı bir iş gördüm. Tahminimce çok da başarılı oldu. Yine de iş çok yenilikçi ve uluslararası kalitede değildi. Ve asıl başarı rabarba'nın mı alamet'in mi bilemedik.

Ancak bigu'da gördüğüm Efe işi beni pek sevindirdi.

Türkiye'nin bence gelmiş geçmiş en iyi advergame'i bu proje. Ama altını çiziyorum, yine orijinal bir fikir yok.

İyi olan marka, fikir ve uygulamanın uyumu. Bu kadar Türk bir konunun bu kadar başarı ile internete taşınmış olması. Çok net iddia ediyorum ki bu iş, uluslararası ses getiren ilk Türk advergame'i olacaktır. Rabarba muhakkak ve acilen bu işe ingilizce alt yazı hazırlamalıdır!

İşin bence övülmesini gereken noktaları:
- Kızımızın vasat üstü oyunculuğu ve tabi ki performansı
- Şahane müzik
- Erkek çocuklarının dansözden gözünü kaçıramayacak olmasından kaynaklanan doğal zorluk ve yine aynı sebepten kaynaklanan üst üste oynama isteği uyandırması
- Seviye uzunluklarının çok ideal olması, uzun uzun bayık bayık olmaması
- Mikrofonlu oynama seçeneği ile daha eğlenceli bir deneyim vaadetmesi(ama bozuk)
- 18 yaş altı yönlendirme esprisi
- Marka ile işin muhteşem uyumu

Eleştireceğimiz yönler:
- Mikrofonla oynamadaki sorun
- Oyunu duraklatma imkanı olmaması
- Data toplama mekanizması (Bence puan göndermeye, bir sıralamaya dolayısı ile hediyelere gerek yokmuş. Bu kadar eğlenceli bir uygulamada yeni bir seviyeye geçmek için karşılıksız olarak bile data verir insan)
- Prodüksiyonun çıplaklığı, düzlüğü (flat)

Gayet güzel. Gayet güzel.